30 Mart 2015 Pazartesi

PEYGAMBERE UYMAK HADİS KİTAPLARINA UYMAK DEĞİL, KURAN'A UYMAKTIR. PEYGAMBERİMİZ KURAN'IN DIŞINA ASLA ÇIKMADI.


Dünya üzerinde; ‘İslamfobi’ adı altında sunulan ve kaynağı İslam gibi gösterilmeye çalışılan tüm sorunların ana nedeni Kuran'ı yeterli bulmayıp rivayetlerin ve başka kaynakların ön plana çıkarılmasıdır.
Peygamberimiz; Kuran’ın dışında bir dini kaynağı insanlara sunmamış, yazdırmamış ve öğretmemiştir. Peygamber’in söylemiş olduğu iddia edilen bir söz veya bir yorum Kuran'da bulunmaz, Kuran’la çelişir ve dine ilave veya eksiltme yaparsa; bu söz veya yorum hem dine, hem de Peygamber’e atılmış büyük bir iftiradır.
Günümüzde dünya üzerinde İslam adı altında vahşet uygulayanların kaynakları asla Kuran değildir. Bu sorunun tek çözümü ise bir an önce Kuran'a dönmek ve Kuran ahlakını durmaksızın anlatmaktır.
Allah Kuran'ın bir çok ayetinde Kuran'ın eksiksiz ve apaçık olduğunu bildirmektedir:
...Biz Kitap'ta hiç bir şeyi NOKSAN BIRAKMADIK. [En'am Suresi, 38]
O, size Kitabı AÇIKLANMIŞ OLARAK indirmiştir... [En'am Suresi, 114]
Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlar için HER ÖRNEĞİ gösterdik... [Rum Suresi, 58]

28 Mart 2015 Cumartesi

BAŞ ÖRTMEK KURAN’IN EMRİ DEĞİLDİR 1

KURAN’DA BAŞÖRTÜSÜ DEĞİL CUYUB (GÖĞÜS) ÖRTÜSÜ GEÇER

Mümin kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Örtülerini, GÖĞÜSLERİNİN ÜZERİNE ÖRTSÜNLER… [Nur Suresi, 31]

Nur Suresi 31 ayette, neredeyse her mealde “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde çevrilmiş olan cümlenin orijinal Arapçasında aslında “başörtü” kelimesi geçmemektedir. Burada geçen kelime “örtü”dür. Ayetteki kelimelerin Arapça anlamlarını incelediğimizde bunu çok açık görebiliriz:

Ayette geçen “vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne”

Yadribne: “Darabe” fiilinden türemedir, “vurmak, dövmek, bırakmak, örtmek, kapamak” anlamındadır.

Humurihinne: “Hamara”dan türemedir. “Hamrü” “şarap, sarhoşluk verici” anlamındadır. Kelime bu ayette “örtü” manasına gelir. Genellikle de “her türlü örtü, perde, paravan; siper; bahane” gibi anlamlara sahiptir.

Cuyubihinne: Cüyub kelimenin çoğuludur. Göğüs, yaka, cep, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, oyuk, gerdanlık gibi anlamları da vardır.

“Cuyub” (Yaka açığı) Kelimesinin Anlamı
Cuyub kelimesi, bildiğimiz cep kelimesinin çoğuludur (gömlekte cep açmak, cebine koymak, cebinden çıkarmak gibi tanımlamalarda kullanılır.) Ayrıca “göğüs, yaka, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, delik, oyuk, gerdanlık, bozuk para çantası, açıklık, yarık, boyun, gerdan” gibi anlamlara da gelmektedir.

“Cuyub” kelimesi Kuran’da 3 kere geçmektedir. “Cuyub” kelimesi Nur Suresi, 31. ayette kullanılmakta, kelimenin tekil hali yani “ceyb” ise Hz. Musa (as) kıssasında bildirilen iki ayette geçmektedir. Kelimenin bu iki ayetteki kullanılışları ise şöyledir:

“Cuyub” kelimesinin tekil hali yani “ceyb” Hz. Musa (as) kıssasında iki kez geçer:

Elini koynuna (fi ceybike) sok da kusursuz bembeyaz çıksın… (Neml Suresi, 12)

Elini koynuna (fi ceybike) sok. Kusursuz olarak bembeyaz bir halde çıksın. … (Kasas Suresi, 32)

Görüldüğü gibi yukarıdaki iki ayette de cuyub kelimesi, Hz. Musa (as)’ın ’göğsü/koynu’ anlamında kullanılmıştır. Bütün bunlara baktığımızda ’cuyub’ kelimesinin, ’hımar’ yani örtmek kelimesi ile birlikte kullanıldığında göğsün örtülmesi anlamına geldiği açıktır. “Başı örtmek” gibi bir anlam ise ayetin hiçbir yerinde yoktur.

Dolayısıyla “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde tefsir edilmiş olan bölümün gerçek anlamı, “örtülerini göğüslerinin üzerine örtsünler” şeklindedir. Ayette bildirilen hüküm başın değil, göğüslerin örtülmesidir.

www.YanlisBilinenGercekler.com



27 Mart 2015 Cuma

KURAN HER ORTAMDA VE ABDESTSİZ OKUNABİLİR

... Ve Kuran'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku. [Müzzemmil Suresi, 4]
Allah, Kuran'da abdesti namaz kılmak için almamız gerektiğini emreder. Kuran okurken abdest almamız gerektiğine dair Kuran'da hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Eğer Kuran okurken abdest almamız gerekseydi tıpkı namaz ibadeti için abdest almamız gerektiğini bildiren Rabbimiz, Kuran okurken de abdest almamız gerektiğini bildirirdi.
Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da... [Maide Suresi, 6]


RİVAYET KÜLTÜRÜ KURAN’I ANLAMAYA ENGELDİR 4

Allah; biz kullarına, Kuran’ın apaçık olduğunu ve hatta Kuran’ı bizzat Kendisinin açıkladığını Kuran’da şu ayet ile bildirmiştir:

“Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır.” (Hud Suresi 1)

Ancak bazı kişiler Kuran’ın anlaşılamayacağını, yalnızca ona bakarak dinin pratiklerinin uygulanamayacağını söylerler. Bu kişilerin iddialarına göre hadis, fıkıh, siyer gibi rivayetler ve daha birçok kaynak olmadan ve bunları da bizlere açıklayacak şeyhler, gavslar, kutublar vs olmadan dini yaşayamayız ve anlayamayız.

Ancak Kuran’a göre bu bahsi geçen kaynaklar ve yönlendiriciler olduğu için o kişilerin Kuran’ı anlamadığını Allah Bakara Suresinde bildirmiştir.

“Elif, Lam, Mim, Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. (Kuran’dan şüphe etmek müşrik alametidir) Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler (müminler Kuran’a şüphe duymadan inanır ve güvenirler) ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. (rivayet kültürü ile yaşayanların kalpleri ve kulakları mühürlüdür, gözleri ile de görmezler) Ve büyük azab onlaradır. İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. (Şeyh, Gavs vs gibi sıfatlarla insanlara rivayet ve hurafe anlatarak onları kandırırlar) Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır. (Allah adına her daim yalan söylerler, helalleri haram kılmaya çok meraklıdırlar, adeta birbirleri ile yarışırlar) Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. (bu kişilerin yüzünden Müslüman coğrafyada huzur ve sevgi kalmamıştır) Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Kuran’ın yeterliliğini anlatanları bilgisiz olmakla suçlarlar ve 72 ilme vakıf olmadan sen nasıl Kuran okursun derler) İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır” (Bakara Suresi 1-16)

Bu kişiler edindikleri rivayet kültürünü bir kenara bırakıp Allah’ın Kitabına inanıp güvenmedikleri sürece asla Kuran’ı anlayamayacaklardır. Çünkü bu rivayet kültürü Kuran’ı anlamayı yasaklıyor. Kuran’ın anlaşılamayacak bir kitap olduğu zannındadırlar ve Kuran okumayı, araştırmayı, üzerinde tefekkür etmeyi bir nevi dinden çıkma, rivayet kültürü hocalarına ihanet etmek olarak düşünmektedirler.

“İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?” (Casiye Suresi, 6)

www.YanlisBilinenGercekler.com



22 Mart 2015 Pazar

RİVAYET KÜLTÜRÜ KURAN’I ANLAMAYA ENGELDİR 3


Allah; biz kullarına, Kuran’ın apaçık olduğunu ve hatta Kuran’ı bizzat Kendisinin açıkladığını Kuran’da şu ayet ile bildirmiştir:

“Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır.” (Hud Suresi 1)

Ancak bazı kişiler Kuran’ın anlaşılamayacağını, yalnızca ona bakarak dinin pratiklerinin uygulanamayacağını söylerler. Bu kişilerin iddialarına göre hadis, fıkıh, siyer gibi rivayetler ve daha birçok kaynak olmadan ve bunları da bizlere açıklayacak şeyhler, gavslar, kutublar vs olmadan dini yaşayamayız ve anlayamayız.

Ancak Kuran’a göre bu bahsi geçen kaynaklar ve yönlendiriciler olduğu için o kişilerin Kuran’ı anlamadığını Allah Bakara Suresinde bildirmiştir.

“Elif, Lam, Mim, Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. (Kuran’dan şüphe etmek müşrik alametidir) Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler (müminler Kuran’a şüphe duymadan inanır ve güvenirler) ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. (rivayet kültürü ile yaşayanların kalpleri ve kulakları mühürlüdür, gözleri ile de görmezler) Ve büyük azab onlaradır. İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. (Şeyh, Gavs vs gibi sıfatlarla insanlara rivayet ve hurafe anlatarak onları kandırırlar) Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır. (Allah adına her daim yalan söylerler, helalleri haram kılmaya çok meraklıdırlar, adeta birbirleri ile yarışırlar) Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. (bu kişilerin yüzünden Müslüman coğrafyada huzur ve sevgi kalmamıştır) Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Kuran’ın yeterliliğini anlatanları bilgisiz olmakla suçlarlar ve 72 ilme vakıf olmadan sen nasıl Kuran okursun derler) İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır” (Bakara Suresi 1-16)

Bu kişiler edindikleri rivayet kültürünü bir kenara bırakıp Allah’ın Kitabına inanıp güvenmedikleri sürece asla Kuran’ı anlayamayacaklardır. Çünkü bu rivayet kültürü Kuran’ı anlamayı yasaklıyor. Kuran’ın anlaşılamayacak bir kitap olduğu zannındadırlar ve Kuran okumayı, araştırmayı, üzerinde tefekkür etmeyi bir nevi dinden çıkma, rivayet kültürü hocalarına ihanet etmek olarak düşünmektedirler.

“İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?” (Casiye Suresi, 6)

www.YanlisBilinenGercekler.com



21 Mart 2015 Cumartesi

KURAN'I ANLAMAK İÇİN AYETLERİN İNİŞ SEBEBİNİ BİLMEMİZ GEREKMEZ (SEBEB-İ NUZÜL)

Allah bizlere gönderdiği Kuran’dan bahsederken eşi benzeri olmayan, eksiksiz, doğruyu yanlıştan ayıran bir nur olduğunu söyler. Onun ipine sarıldığımızda bizleri en doğruya ulaştıracağı bilgisini de verir. Rabbimiz “her konudan nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız” dediğine göre Kuran ayetlerini de, bizzat verdiği örneklerle açıklar. Ayetlere göre yalnızca Kuran’a bakarak onu anlayabileceğimiz ve hayatımıza uygulayabileceğimiz gerçeğini de yine Kuran’dan anlarız. Allah çok açık ve net bir hüküm veriyor, ve şöyle buyuruyor;

Belki inkardan dönerler diye, AYETLERİ BÖYLE AYRINTILI BİR ŞEKİLDE AÇIKLIYORUZ. [Araf Suresi, 174]

Buradan da anlıyoruz ki, Kuran bizzat kendisini anlatan, açıklayan, eşi benzeri olmayan bir rehberdir. Günümüzde ayetleri anlama konusunda yaptığımız çabalara karşı farklı düşüncede ki din kardeşlerimiz, “Kuran’ın ayetlerini sizler okuyarak anlayamazsınız, doğru anlamak istiyorsanız, fıkıh kitaplarına, hadis ve rivayet kitaplarına, siyer kitaplarına, daha önce o konuda verilmiş kararlara gibi yüzlerce başka bilgilere başvurmamızı ve o kaynaklardan yararlanmamız gerektiğini savunurlar. Onlara göre, anlamaya çalıştığımız ayetin, NÜZUL SEBEBİNİ bilmek çok önemlidir. Yine bu kişiler, “Kuran da nüzul sebebi yazmaz” derler, dolayısıyla nüzul sebeplerini bilmek için rivayetlere bakmak gerekir, fikrini savunurlar. Gerçekten de bu düşünce doğru olabilir mi? Yani bir ayeti doğru anlayabilmek, ondan faydalanabilmek için o ayetin ne maksatla indirildiğini eğer bilmiyorsak bahse konu olay hakkında detaylı bilgi verilmemişse Kuran ayeti doğru anlamamız mümkün olmaz mı?
Kuran’ın detay vermediği, hükmün hangi nedenden dolayı indirildiğini, özellikle açıklamadığı konularda ne yapmalıyız? Bunu öğrenmek için rivayetlerden yardım mı almalıyız, yoksa Allah’ın, “sakın emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin” ikazını hatırlayarak, yalnız Kuran’ın açıklandığı şekliyle mi anlamaya çalışmalıyız?
Allah eğer ayetin nüzul nedeninden özellikle Kuran'da bahsetmediyse bunun çok önemli bir nedeni vardır, önce bunu unutmayalım. Allah, bizleri asla emin olmadığımız kaynaklara muhtaç etmeyeceğine göre bizlere düşen Allah’ın açıkladıkları üzerinden ayetleri anlamaya çalışmak olmalıdır. Konuyu bir örnek ile daha iyi açıklayalım:

Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah’ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. [Tahrim Suresi, 1]

Yukarıdaki ayet çok açık ve net bizlere bir şeyler anlatıyor. Dikkat ederseniz konu hakkında detay bilgi vermiyor. Bizi de ilgilendiren konunun detayı değil, ayetten çıkarmamız gereken kıssadan hissedir.
Allah bu ayette çok açık bir şekilde anlaşıldığı üzere elçisini uyarıyor. Allah’ın haramlar arasında saymadığı bir konuda kendi aile içinde eşlerinin belki de geçici hoşnutluğunu sağlamak adına, Allah’ın helal ettiği bir şeye gerek kendine gerekse genel anlamda anlaşılacak bir konuda haram dediği bir durumda Allah tarafından uyarılıyor.

İşte bizlerin bu ayetten alacağımız ders bu kısmı. Yani helal ve haram koyan yalnızca yüce Allah’tır. Bu Allah’ın elçisi dahi olsa elçisi tarafından değiştirilemez.

Kuran’ı doğru anlamak için o konuyu bizzat Kuran’ın kendisine arz etmeliyiz. Allah bizlere indirdiği ayetinin anlaşılması için nüzul sebebini de indirmesi gerekseydi elbette onu da indirirdi.

Allah indirdiği Kuran’ı belirli bir dönem için değil, tüm zamana hükmetmek için göndermiştir.

(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK. [Nahl Suresi, 89]

Doğru yolu gösteren, rahmet yolunu açan rehber, Müslümanlara müjdeler veren bir nur, beşeri bir kaynağa muhtaç değildir.

www.YanlisBilinenGercekler.com



18 Mart 2015 Çarşamba

KURAN’A GÖRE KADININ DA BOŞANMA HAKKI VE YETKİSİ VARDIR

Rivayet kültürü mensupları “KADININ EVLİLİK DE BOŞANMA HAKKI OLMADIĞINI, BOŞAMA HAKKININ YALNIZ ERKEKTE OLDUĞUNU” iddia ederler. Elbette bu görüşlerine Kuran’da asla yer bulamazlar.

Allah Kuran’da boşanma konusunun en son düşünülmesi gerektiğini birçok ayet ile bizlere bildirir. Onun içinde çok ciddi önlemler alır. Eğer eşler anlaşamıyorsa yakınlarının ilk yapması gerekenleri, Allah bir ayette şöyle bildirir:

Eğer (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin AİLESİNDEN BİR HAKEM, KADININ DA AİLESİNDEN BİR HAKEM GÖNDERİN. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. [Nisa Suresi, 35]

Ayetten de anlaşılacağı üzere boşanma konusunda kadın ve erkeğin aralarını bulmaları için en yakınlarından ama hem ERKEK HEM DE KADIN tarafından bir hakem heyeti oluşturulması istenilmektedir.. Bu demektir ki evliliğin devamı yalnız erkeğin isteğiyle olmaz. Çünkü ayette cinsiyet ayrım yapmadan genel bir ifade ile geçimsizlikten, aralarının bozulmasından bahsediliyor. Dikkat ederseniz günümüzden de böyle yapılır. Çiftlerin barışmaları için araya aracılar konulur, olmuyorsa yakınlarının da şahitliğinde yetkilendirilmiş mahkemeler aracılığıyla eşler ayrılır.

Nisa Suresinin 130. Ayetin de ise Allah; “Eğer ikisi (eşler) ayrılacak olurlarsa, Allah HER BİRİNE 'GENİŞLİK (RIZIK VE İHSAN) KAYNAKLARINDAN' KAZANDIRIR (İHTİYAÇLARDAN KORUR.) Allah, (rahmetiyle) geniş olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. [Nisa Suresi, 130]” diye buyurarak cinsiyet ayrımı yapmadan “ayrılmak isteyenler olursa zor durumda kalacaklarından korkmasınlar, elbette Allah onlara yardımcı olacaktır” demektedir. Anlaşılacağı üzere bu ayet ile kadın da isterse yani eşinden memnun değilse ayrılabileceğini çok açık belirtiyor Allah bizlere.

Rivayet dini mensupları; Kuran'ı değil rivayetleri referans aldıkları için Kuran’da anlatılan kadın ve kadın haklarından tamamen kopuk ve çarpık bir anlayışa sahiptirler. Oysa Kuran'daki kadın istediği gibi çalışabilir ama çalışmak zorunda değildir. Kuran'daki kadın Sebe Melikesi örneğinde gördüğümüz gibi devletlerin yöneticisidir. Kuran'daki kadın Hz. Meryem örneğinde göreceğimiz gibi zorluk anlarında sabırlı ve kararlılıkta üstündür, alemlerin kadınlarına örnektir. Kuran’da kadın sultandır, daima el üstünde tutulması gereken bir varlıktır. Dolayısıyla kadına bakış açısında bütün dünyanın izlemesi gereken en mükemmel rehber Kuran’dır.

www.YanlisBilinenGercekler.com



16 Mart 2015 Pazartesi

"SEN OLMASAYDIN YERİ GÖĞÜ YARATMAZDIM" (YALAN) HADİSİ, ALLAH'A VE RESULÜNE BÜYÜK İFTİRADIR

Rivayet dini mensupları, "Sen olmasaydın kainatı yaratmazdım" (Levlâke levlaklema halaktül eflak) şeklinde bildirilen rivayetin Hadis-i Kutsi olduğunu iddia ederler. Oysa bu yalan hadis bir çok yönü ile rivayet kültürü mensupları açısından da sorunludur ve uydurma olduğu çok açıktır. Bu konuyu kısaca şöyleaçıklayabiliriz:

Söz konusu bu yalan hadis Kutubi Sitte’de geçmez. Bütün büyük hadis toplayıcıları bu sözde hadisi uydurma olarak görmüşlerdir. Bırakın birinci derece hadis kaynaklarını ikincil hadis kaynaklarında bile bu hadise rastlamak mümkün değildir. Hadis usulündeki ravi zinciri açısından bile ciddi manada sorunludur. Neredeyse tüm hadis uzmanları bu hadisin uydurma olduğu konusunda ittifak etmiştir.

Bir diğer husus ise, Allah'ın evreni ve insanları niye yarattığı Kuran’da açıkça anlatılmaktadır. Yüce Rabbimizin ayetlerle bize bildirdikleri de açıkça bu iddialar ile çelişmektedir:

“O Allah’tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı...” (Bakara Suresi, 29)

“Ben Cinleri ve İnsanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat Suresi, 56)

Ayrıca Kuran’da Allah açıkça peygamberler arasında ayrım yapmamamızı şu şekilde emretmiştir:

“Biz Allah’ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak Sana'dır.” dediler. (Bakara Suresi, 285)

Şöyle deyin: “Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, onun torunlarına indirilene, Mûsa’ya ve İsa’ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O’na/Allah’a teslim olanlarız.” (Bakara Suresi 136)

Bu yalan hadis ile bildirilen, Hz. Muhammed’in diğer peygamberlerimizden üstün tutulması yukarıda verdiğimiz ayetlere muhaliftir.

Rabbimiz, Kuran’da peygamberimize şöyle demesini emretmektedir:

De ki: “Ben de sizin gibi bir insanım..." (Kehf Suresi, 110)

Peygamberimizi insan üstü bir varlık olarak göstermek Allah’ın bu ayetlerine inanmamak demektir. Bu elbette ki kabul edilir bir durum değildir. Şüphesiz biz kulları olarak onun takdirine kanaat edip Peygamberimizi bir beşer olarak görmeliyiz. Aynı hatayı Hristiyanlarda yapmıştı ve bu hadis de zaten bu hatanın bir devamıdır. Çünkü bu hadis neredeyse İncil’deki pasajın aynısıdır.

Söz konusu bu ifadenin benzeri Hz. İsa için İncil’de şöyle geçmektedir:

“Yerde ya da gökte ilah diye adlandırılanlar varsa da bizim için tek bir Tanrı Baba vardır. O her şeyin kaynağıdır ve biz O’nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O da İsa Mesih’tir. Her şey O’nun için ve onun aracılığıyla yaratıldı, biz de O’nun aracılığıyla yaşıyoruz.”(1. Korintliler 8. Bölüm 5-6 )

Altta kalmak istemeyen bazı Müslümanlar da maalesef bu İncil ayetine cevaben söz konusu bu sözde Hadisi uydurmuşlardır.


Diğer bir konu ise Bu hadisin diğer hadislerle de çeliştiği gerçeğidir. Mesela bir hadise göre peygamberimize bir keresinde “Ey yaratıkların hayırlısı dendiğinde”, bu sözü şiddetle reddetmiş, “O kişi Hz. İbrahim’dir” demiştir. (Darimi, Sünnet, 18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 178, 184).

Başka bir hadiste ise: “Beni Musa’ya üstün tutmayınız.” demektedir. (Buhari, Husumat, 1; Müslim Fedail, 160). Diğer bir rivayete göre ise Hz. Yunus görevden kaçtığı için kınandığında peygamberimiz kızmış ve Hz. Yunus’tan daha hayırlı biri olduğunu iddia etmediğini beyan etmiştir (Buhari 65/4,5; Hanbel 1/205,242,440; 2/405,468).

Bunca izahtan sonra yukarıdaki hadisi kabul eden biri Peygamberimizi diğer peygamberlerden kat kat üstün yapmış olmuyor mu? Bu hadislerde geçen sözleri söyleyen biri yukarıdaki sözü söylemiş olabilir mi? Bu apaçık bir çelişki değil midir? Elbette ki çelişkidir ve bu çelişkiden kurtulmanın yolu çelişkiler içermeyen Kuran’a sıkıca sarılmaktır.

Sonuç olarak söz konusu hadis Kuran ayetleriyle uyumsuzdur. Bu yüzden kabul edilmesi doğru değildir. Daha vahim olan ise, bu yalan hadisin Yüce Rabbimize isnat edilmesidir. Elbette ki bu yüce Rabbimize iftiradır. Muhatabı dolayısıyla Rahmet Peygamberimize de iftiradır.

www.YanlisBilinenGercekler.com



15 Mart 2015 Pazar

BİR HADİSİN DOĞRULUĞU ANCAK KURAN'A ARZ EDİLEREK ANLAŞILIR

Hadislere uymak bir Müslüman için farz vazifesi değildir fakat Peygamberimizin söz ve uygulamaları, geleceğe dair verdiği müjdeler önemli birer yol göstericidir. İşte bu sebeple, doğru izahı yanlıştan ayırmak ve günümüze ulaşan gerçek hadisleri teşhis edip anlayabilmek için iddia edilen her hadisi Kuran'a arz etmek çok önemlidir.

Ancak bir kısım İslam toplumları için en büyük sorun, Kuran’ı tamamen terk etmeleri ve bunun yerine uydurma hadisleri yol gösterici edinmeleridir. İslam dünyasının bir an önce Kuran'a dönmesi ve hadislerin doğruluğunu Kuran ile tespit edip ona göre uygulamaya geçmeleri gerekir. 

www.YanlisBilinenGercekler.com



KURAN'A GÖRE YALNIZCA HZ MUHAMMED DEĞİL BÜTÜN PEYGAMBERLER İSLAM PEYGAMBERİDİR

Kuran'a göre Allah'ın gönderdiği her peygamber İslam peygamberidir. Hz.İbrahim de, Hz.Musa da, Hz.İsa da hepsi bizim peygamberimizdir. Ayete göre hiç birini bir diğerinden sevgi olarak da takva olarak da ayrı tutamayız. Hepsi canımızdan daha değerlidirler.

Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." [Bakara Suresi, 136]

www.YanlisBilinenGercekler.com


13 Mart 2015 Cuma

RİVAYET KÜLTÜRÜ KURAN’I ANLAMAYA ENGELDİR 2

Allah; biz kullarına, Kuran’ın apaçık olduğunu ve hatta Kuran’ı bizzat Kendisinin açıkladığını Kuran’da şu ayet ile bildirmiştir:
“Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır.” (Hud Suresi 1)
Ancak bazı kişiler Kuran’ın anlaşılamayacağını, yalnızca ona bakarak dinin pratiklerinin uygulanamayacağını söylerler. Bu kişilerin iddialarına göre hadis, fıkıh, siyer gibi rivayetler ve daha birçok kaynak olmadan ve bunları da bizlere açıklayacak şeyhler, gavslar, kutublar vs olmadan dini yaşayamayız ve anlayamayız.
Ancak Kuran’a göre bu bahsi geçen kaynaklar ve yönlendiriciler olduğu için o kişilerin Kuran’ı anlamadığını Allah Bakara Suresinde bildirmiştir.
“Elif, Lam, Mim, Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. (Kuran’dan şüphe etmek müşrik alametidir) Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler (müminler Kuran’a şüphe duymadan inanır ve güvenirler) ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. (rivayet kültürü ile yaşayanların kalpleri ve kulakları mühürlüdür, gözleri ile de görmezler) Ve büyük azab onlaradır. İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. (Şeyh, Gavs vs gibi sıfatlarla insanlara rivayet ve hurafe anlatarak onları kandırırlar) Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır. (Allah adına her daim yalan söylerler, helalleri haram kılmaya çok meraklıdırlar, adeta birbirleri ile yarışırlar) Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. (bu kişilerin yüzünden Müslüman coğrafyada huzur ve sevgi kalmamıştır) Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Kuran’ın yeterliliğini anlatanları bilgisiz olmakla suçlarlar ve 72 ilme vakıf olmadan sen nasıl Kuran okursun derler) İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır” (Bakara Suresi 1-16)
Bu kişiler edindikleri rivayet kültürünü bir kenara bırakıp Allah’ın Kitabına inanıp güvenmedikleri sürece asla Kuran’ı anlayamayacaklardır. Çünkü bu rivayet kültürü Kuran’ı anlamayı yasaklıyor. Kuran’ın anlaşılamayacak bir kitap olduğu zannındadırlar ve Kuran okumayı, araştırmayı, üzerinde tefekkür etmeyi bir nevi dinden çıkma, rivayet kültürü hocalarına ihanet etmek olarak düşünmektedirler.
“İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?” (Casiye Suresi, 6)



KURAN'A GÖRE DİNDEN DÖNEN İÇİN DÜNYEVİ CEZA YOKTUR |

Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. (Kehf Suresi 29)
Bir insanın iman etmesi için her türlü hakikatler ve deliller gözler önündedir. Rabbimizin ayette buyurduğu gibi “dileyen inanır, dileyen inkar eder”. Bir insan hayatının bir döneminde inançsız olup daha sonra iman edebilir. Ya da sonsuz güzel bir hayattan vazgeçerek Müslümanlıktan tekrar inkara dönebilir. Allah bu vazgeçmenin karşılığını ahirete ertelemiştir ve dünyada bir ceza öngörmemiştir.
Ancak Kuran harici hüküm kabul eden rivayet kültürüne göre, dinden dönen kişinin hemen öldürülmesi gerekir. Mürtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir: "Dinini değiştireni öldürün" (Buhârî, Cihâd, 149)
Allah’ın hükmü olmayan bir uygulama elbetteki büyük bir zulümdür. Dinden dönenin öldürülmesi şeytanidir, çünkü İslami değildir, İslami olmayan insani de değildir. Belki bu kişi daha sonra tövbe edip iman edecek ve mümin bir kul olacak. Öldürülürse hem tövbe etme fırsatı elinden alınmış olacak hemde inkar üzere ölecek onu öldüren de böyle bir hüküm olmadığı için katil konumunda olacaktır. Kuran apaçık bir kitaptır ve İslama ait tüm hükümler ondadır. Kurani olmayan şeytanidir.

KURAN'A GÖRE YENİLMESİ HARAM OLAN SADECE 4 YİYECEK VARDIR. TEMİZ OLAN HER NİMET HELALDİR



Allah Kuran'da Enam Suresi 145. ayette bildirdiklerinin dışında, verdiği rızıklardan temiz ve helal olanlarından yememize izin verir. 

Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin! Eğer yalnız O'na kulluk/ibadet ediyorsanız, Allah'ın nimetlerine şükredin. [Nahl Suresi, 114]

Bunların haricinde haram belirlemek Allah'ın hükmüne ortak olmaya çalışmaktır ve batıldır. Allah Katında geçerliliği yoktur ve daha da önemlisi Allah Adına yalan söylemektir.

www.YanlisBilinenGercekler.com


KURAN’A GÖRE REŞİT OLMAYAN ÇOCUKLA EVLİLİK YASAKTIR

Allah Kuran’da çocuk evliliğine izin vermez. Böylesine yanlış bir uygulamayı Kuran'dan uzak toplumlar uygular ancak bu uygulamanın İslam ahlakı ile asla alakası yoktur. Yanlış ve kasıtlı yapılan tercümeler nedeni ile ateist ve bağnazlar İslam'ın çocuk evliliğine izin verdiğini iddia ederler. Oysa çocuklar şefkat gösterilmesi gereken varlıklardır, kimse sapık görüşlerine Kuran'dan delil bulamaz.

Allah Kuran’da evlenme çağının kişinin malını idare edebileceği olgunluk olarak bildirir. Bir çocuğun malını idare etmesi söz konusu olmadığı için çocuk evliliğine dair Kuran’da hiçbir delil bulunmaz. Aksine evlilik için belli bir akıl olgunluğu olması gerektiğini Allah şu ayetler ile bildirir:

Yetimler, nikâha erişecekleri çağa/olgunluk çağına geldiklerinde durumlarına bakın; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin... [Nisa Suresi, 6]

Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın... [En'am Suresi, 152]

Dolayısıyla ayetlere göre, yetim çocuğa malının verilmesi için erginlik çağına yani malını idare edebileceği akli olgunluk çağına ulaşması gerekir. İnsanların nikâha erişecekleri çağ, bedensel olgunluğa eriştikleri ergenlik dönemi değil, zihinsel olgunluğa eriştikleri erginlik-gençlik dönemidir. Bunun neticesinde Kuran’da çocuk evliliğine dair her hangi bir işaret söz konusu değildir.

www.YanlisBilinenGercekler.com


10 Mart 2015 Salı

KURAN'I YALNIZCA ALLAH AÇIKLAR (TEFSİR EDER)

Sonra muhakkak onu (Kuran'ı) AÇIKLAMAK Bize ait bir iştir. [Kıyamet Suresi, 19]
Ayette görüldüğü gibi Kuran'ı Allah açıklar, bize de Kuran ile öğretir. Ayetler bu kadar net, anlaşılır ve açıkken hala başka kaynaklar aramak, Kuran'ın apaçık ve eksiksiz olduğu Allah tarafından bildirilmişken 'Kuran tek başına yetmez, anlamak için tefsire bakmak lazım' demek samimiyetsizlikten öteye geçmez (cehalet nedeniyle yapanları tenzih ederiz)
Kuran; hükmü kıyamete kadar geçerli, Yüce Rabbimizin apaçık ve eksiksiz kitabıdır. Allah Kuran'ın bir çok ayetinde Kuran'ın eksiksiz ve apaçık olduğunu bildirmektedir:
...Biz Kitap'ta hiç bir şeyi NOKSAN BIRAKMADIK. [En'am Suresi, 38]
O, size Kitabı AÇIKLANMIŞ OLARAK indirmiştir... [En'am Suresi, 114]
Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlar için HER ÖRNEĞİ gösterdik... [Rum Suresi, 58]
Haramları yalnızca Allah belirler ve tek hüküm koyucu Allah'tır. Allah'ın hükümleri ayetlerde son derece açık ve anlaşılır şekilde belirtilir. Peygamberimiz Hz.Muhammed, Allah’ın elçisidir yani Allah’ın mesajını alıp getiren kişidir. Ekleme yapmaz, kendinden haram belirlemez, hüküm koymaz.
Kuran'da haramlar ve helaller birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış ve insanları tereddüde sürükleyecek tek bir husus bırakılmamıştır. İnsanlar kendilerine söylenen herhangi bir hükmün doğruluğunu hemen Kuran'a bakarak anlayabilme imkanına sahiptirler. Bu, Allah'ın insanlara verdiği büyük bir kolaylık ve rahmettir.


9 Mart 2015 Pazartesi

KURAN, ANCAK KESİN BİLGİYLE İNANANLAR İÇİN APAÇIKTIR


"...Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri APAÇIK gösterdik. [Bakara Suresi, 118]

Rabbimiz bu ayet ile Kuran'ın apaçık olduğunu ancak bu gerçeği ise 'kesin bilgiyle' inananların bileceğini bildiriyor. O yüzden rivayetleri din haline getirip kesin bilgiyle inanmayanların Kuran'ı (haşa) yetersiz ve eksik görmesi de Sünnetullahtır yani Allah'ın sünneti, kanunudur.

www.YanlisBilinenGercekler.com


8 Mart 2015 Pazar

İSLAM'A GÖRE KADIN ÇOK DEĞERLİDİR. ÇÜNKÜ ALLAH MÜMİN KADINLARI DEĞERLİ KILMIŞTIR.

Allah Kuran'da, takvada kadın ve erkek ayrımı olmadığını bildirmiş, salih ameller yapma, güzel ahlakın yayılması için gayret etme, Allah yolunda fikren mücadele etme konusunda kadın ve erkeğe eşit sorumluluklar vermiştir. Kadın ve erkek, Kuran’a göre sorumluluk anlamında eşittirler; fakat özen, ihtimam ve değer olarak kadın Kuran’da erkekten üstün tutulmuştur. Bir kısım bağnazlar ve İslam karşıtları tarafından şimdiye kadar hep kadının aleyhinde birer delilmiş gibi kullanılmaya çalışılan bir kısım ayetler, aslında kadının üstünlüğünü, Yüce Rabbimiz’in kadına verdiği önemi ve değeri gösteren ayetlerdir.

Kuran’da Rabbimiz’in kadın için sunduğu benzetme onun değerini de gösterir. Kuran’da kadın narin bir bitkiye, çiçeğe benzetilmiştir. Hz. Meryem için yapılan bu tarif, kadına verilen önem ve değerin açık bir izahıdır:

Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi... (Al-i İmran Suresi, 37)

Güzel bir bitkinin bakımı müthiş bir hassasiyet ister. Güzel bir bitki nazenin ve değerlidir, özen ve dikkat gerektirir. Adı üzerinde güzeldir. Çiçeğin o güzelliği, hassasiyeti, özen ihtiyacı, değeri, önemi kadının İslam’daki yerini mükemmel anlatır. Şu bir gerçektir ki Allah, yeryüzündeki tüm çiçekleri ve bitkileri birer güzellik unsuru, iç açıcı birer nimet, temizlik ve estetik sembolü, müthiş birer yaratılış harikası olarak yaratmıştır. Güzelliğin ifadesi olan böyle bir yaratılışın kadına atfedilerek kullanılması, Allah’ın temizlik, estetik ve güzellik sembolü bir eserini kadına benzetmesi, kadına verilen değeri çok güzel anlatır.

www.YanlisBilinenGercekler.com



KURAN'DA ALLAHU EKBER DEĞİL ALLAHU KEBİR KULLANILIR


Rivayet kültürü insanları gerçeklerden uzak tutar, insanların Kuran’ı anlamasını engeller ve dinin özünden uzaklaşmaya sebep olur. Allah’ın kesin doğru olarak bildirdiği Kuran varken tarihin karanlıklarından gelen uydurma ve rivayetlere uymak ve hatta Kuran’a muhalif de olsa bunları tercih etmek bir Müslümana yakışmaz. 

İslam’ı yaşayabilmek için her ibadet yöntemi ve hükümler Kuran’dadır. Bir konunun İslami olup olmadığını anlamak için İslam’ın tek hüküm kaynağı olan Kuran’a bakmamız gerekir.

Kesin gerçek olarak bilinen bir çok konunun aslında dinde olup olmadığı ve Allah’ın bunu teşri kılıp kılmadığını ancak o konuyu Kuran’a arz edersek anlarız, bu yöntemle İslam adına işlenen bir çok uygulamanın ve hükmün aslında Kuran kaynaklı olmadığı dolayısıyla da İslami olmadığını da bilebiliriz. Kuran’da Allah Kendi sıfatlarını ayetlerle bildirmiştir, Rabbimiz Esma-ül Hüsna olarak bildirdiği En Güzel İsimlerini de ayetlerinde bildirmiştir. Günlük kullanımlardaki yanılgılardan biri de Rabbimizin bu sıfatlarından biri olan “Allahu Ekber” terimidir.

Allahu Ekber, Rabbimizi anmak için Müslümanların kullandığı güzel bir anma ve ululama tesbihatıdır, ancak Rabbimiz Kuran’da bu şekli ile kullanmaz, Kuran’da Allahu Kebir olarak bildirilir, Allahu Kebir sıfatı, “kendisinden daha büyük ve ulu bulunmayan” anlamında en efdal bir tamlamadır ve Rabbimizin bize Kuran’da öğrettiği ululama ve tesbihtir. Bizler de Kuran’daki bu şekli ile kullanmalı ve Rabbimizi bu şekilde anmalıyız...

www.YanlisBilinenGercekler.com


AMİN DEMEK YERİNE İNŞAALLAH DEMEK DAHA UYGUNDUR

İnsanların geçmişleri, o anları ve gelecekleri Allah Katında belirlenmiş bir yazgıdır. Allah bunu bize Kuran'da kader kavramı ile açıklamıştır. İnsan hiçbir şekilde bu kaderin dışına çıkamaz. Kısaca insanın geleceği ancak Allah'ın belirlediği şekilde gerçekleşir. Bu nedenle Allah insanların gelecekte yapacakları işler hakkında konuşurken "İnşaAllah" demelerini bildirmiştir. Çünkü insan ne planlarsa planlasın sonuçta Allah'ın dilediğinin dışında hiçbir şey gerçekleşmeyecektir.

Bu nedenle Müslümanlar gayb içinde yalnızca Allah'ın dilediklerinin gerçekleşeceğine iman ettikleri için, bir dakika sonrası için bile olsa hiçbir şekilde kesin bir dille konuşmaz ve muhakkak sözlerini Allah'ın dilemesiyle anlamına gelen "İnşaAllah" diyerek bitirirler.

Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de)... [Kehf Suresi, 23-24]

www.YanlisBilinenGercekler.com



KURAN'A GÖRE PEYGAMBERİMİZ ZENGİNDİ HER FIRSATTA ARKADAŞLARINA ZİYAFET VERİRDİ


Rivayet kültürü mensupları Peygamberimizin zengin olmasına dayanamazlar. Oysa Allah, Kuran’da Peygamberimizi fazlından zengin ettiğini bildirir.


“Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?" (Duha Suresi 8) 

Onlar kendilerinin zengin, Peygamberimizin ise fakir olmasını isterler. Allah, Müslümanların elde ettiği her türlü maddi değerin beşte birinin Peygamberimizin gözetiminde olmasını emreder.

“Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur.” (Enfal Suresi 41)

Bu durumda Peygamberimizin hala fakir olduğunu iddia etmek, ayetleri de anlamamaktır. Uydurulan rivayetlere göre “bir hırka, bir lokma” zihniyeti İslam’a uygun değildir, Müslümanlar zengin, kültürlü, sosyal hayata yön veren önderler konumundadırlar. Elbette ki fakirlik kötü değildir, Allah rızkı bollaştırdığı gibi imtihan gereği daraltabilir de, Peygamberimiz de hayatının bir döneminde maddi zorluklar geçirmiş olabilir ancak, iman etmiş topluluğun sayısının çoğaldığı dönemlerde İslam’ın faydası için maddi bolluk talep etmiştir ve bu çok gereklidir. İslam’ın faydasına olmak amaçlı Müslümanlar zengin ve etkileyici olmayı tercih etmelidirler.

www.YanlisBilinenGercekler.com

4 Mart 2015 Çarşamba

MÜŞRİKLER PEYGAMBERİMİZİ BİLE TEBLİĞ ETTİĞİ KURAN’DAN AYIRMAYA ÇALIŞTILAR

Dindar olduğunu iddia ederek, Allah adına dinde olmayan birtakım hükümler, kurallar icat eden, helaller, haramlar koyan ve bu şekilde şirke sapan müşrik kesim; dini kendi istek ve arzularına, çıkar ve taassuplarına göre değiştirmeye, özünden ve aslından saptırmaya yeltenen insanlardır. Kendi akıllarınca Kuran hükümlerinde eklemeler, çıkarmalar ve değişiklikler yapmaya kalkışırlar. Böylelikle hak dinle aynı ismi taşıyan ancak içeriği bambaşka olan batıl bir din kurarlar.

Müşriklerin Peygamberimiz hayattayken, vahiy olan Kuran’ın dışında Allah’a karşı bir şeyler uydurması için çaba sarf ettiklerini Allah bize İsra Suresinde şöyle haber vermektedir:

Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi. [İsra Suresi, 73]

Günümüzde de adetullah gereği bu tür insanlar varlığı mevcuttur ve bu insanlar rivayetlerle ve bazı dini kisve ve sıfatlar altında iman edenleri Kuran'dan ayırmaya çalışmaktadırlar. Bu kişilerin sayılarının çok olmasına aldanmadan Peygamberimiz gibi bizde kendimize yalnızca Kuran’ı rehber edinmeliyiz.

www.YanlisBilinenGercekler.com



MÜŞRİKLER ALLAH’I İNKAR ETMEZLER AMA KURAN’I TERK EDİP RİVAYETLERİ DİN KABUL EDERLER

Kuran, her insanın anlayabileceği, sade ve anlaşılır bir üsluba ve eşsiz hikmete sahiptir. Ancak buna rağmen Allah'a ve dine karşı samimiyetsiz hatta düşmanca bir tutum içerisinde olan bazı insanlar Allah’ın bizler için seçip beğendiği İslam’ı değil rivayetleri din edinirler. Bu zihniyetteki insanlar dini kasten zor göstermek için pek çok batıl inanç, bidat ve hurafe türetirler. Kuran'ı bilen iman sahibi insanlar ise, bunların birer hurafe olduğunu anlar ve hiçbirine itibar etmezler. Ancak Allah'ı ve Kuran'ı tanımayanlar, cahillikleri nedeniyle bu hurafelerin etkisinde kalır, temeli Kuran'a dayanmayan bu batıl “Rivayet Dini”ni gerçek din zannetme yanılgısına düşerler. Kuran'ı okumadıkları için de Allah'ın seçip beğendiği dinin güzelliklerini göremezler.

Rivayet Dini’ne mensup bu kişilerin büyük çoğunluğu, Allah'ın tüm insanlara bir hidayet rehberi olarak indirdiği Kuran'da yazılı olanları merak dahi etmezler. Dinle ilgili merak ettikleri konuları öğrenmek istediklerinde, Allah'ın kıyamete kadar geçerli kıldığı, doğruluğunda şüphe olmayan Kuran dışındaki pek çok yanlış kaynağa başvurur, ancak Kuran'ı okumazlar. Bu durum, Kuran'da, "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kuran'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar" (Furkan Suresi, 30) ayetiyle ifade edilmektedir. Oysa dinin kaynağı, Kuran ayetleri ve Kuran'da emredilenleri en güzel şekliyle uygulayan Peygamberimizin uygulamalarıdır. Rivayet dinine mensup insanları Allah Kuran’ın birçok ayetinde bizlere şöyle bildirir:

Siz (müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah’ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı. (Bakara Suresi, 75)

De ki: “Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: “Allah” diyeceklerdir. Öyleyse de ki: “Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? (Yunus Suresi, 31)

Andolsun onlara; “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, tartışmasız; “Allah” diyecekler. De ki; “Hamd Allah’ındır.” Hayır, onların çoğu bilmezler. (Lokman Suresi, 25)

Andolsun, onlara: “Kendilerini kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette: “Allah” diyecekler. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorlar? (Zuhruf Suresi, 87)

www.YanlisBilinenGercekler.com



2 Mart 2015 Pazartesi

KURAN'A GÖRE HEYKEL YASAK DEĞİLDİR. TEŞVİK EDİLEN ÇOK GÜZEL BİR SANATTIR.

Kuran'da heykel yapmanın haram olduğuna dair hiç bir hüküm olmamakla birlikte Hz. Süleyman'ın emrine verilen cin ve şeytanları; ordusunda, sanatsal çalışmalarında ve inşa faaliyetlerinde türlü görevler vererek kullandığı anlatılmaktadır;

Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı... [Sebe Suresi, 13]

Yukarıdaki ayetten sanat eserlerini Hz. Süleyman'ın talimat ve yönlendirmeleriyle, cin ve şeytanların yaptıkları anlaşılmaktadır. Hz. Süleyman'ın, bizzat kendi tarifleriyle çok ihtişamlı sanat eserleri yaptırması, onun çok güçlü bir estetik ve sanat anlayışına sahip olduğuna dikkat çekmektedir.

Ziynetler, güzel rızıklar, neşe, sevgi, sanat, dans, müzik, eğlence, mutluluk ve tüm güzellikler Allah tarafından helal kılınmasına rağmen, hurafeci mantıkta bunların tümü yasaklanmıştır. “Bu yasakların kaynağı ne?” diye sorulduğunda ya gelenekler derler ya da uydurma hadisleri delil gösterirler. Oysa Kuran’dan verebilecekleri tek bir delil bile yoktur.

Müzik, dans, eğlence, mutluluk, sanat, resim, bilim Müslümanlara helaldir. Kuran’da bu güzellikleri Müslümanlara yasaklayan tek bir hüküm dahi yoktur. Zaten bunların hepsi nimet olarak yaratılmış güzelliklerdir ve nimetlere en fazla layık olanlar da elbette ki Allah aşıklarıdır.

www.YanlisBilinenGercekler.com



KURAN'A GÖRE, ADET (REGL) GÖREN KADIN HER İBADETİNİ YAPABİLİR

Kadınlar adet dönemlerinde cinsel ilişkiye girmez ama her ibadetlerini yapabilirler. Kuran'da buna dair bir yasak yoktur, çünkü İslam kadını hiç bir döneminde pis olarak görmez, güzel bir bitki gibidir kadınlar...

---
Sana 'aybaşı halini' sorarlar. De ki: "O, bir rahatsızlıktır. Aybaşı halinde olan kadınlarla cinsel ilişkiye girmeyin ve ondan kurtuluncaya kadar onlara yaklaşmayın. Kurtuldukları zaman Allah'ın size uygun gördüğü yerden onlarla cinsel ilişkide bulunun. Allah yönelenleri sever, arınanları sever. [Bakara Suresi, 222]

www.YanlisBilinenGercekler.com