İslam dünyasında, özellikle yakın Sünni coğrafyada Kuran’ın günümüze kadar nasıl geldiği ile ilgili yaygın kanaat şöyledir: Yüce Allah’tan aldığı vahyi Hz. Muhammed güvendiği sahabelere ezberletmiş, bir takım kemik parçalarına, deri ve parşömen parçalarına dağınık halde yazılı olarak muhafaza edilmiş. Elçinin vefatından sonra önce Ebubekir tarafından çeşitli sahabelerin evlerinde parçalar halinde bulunan bu materyaller derlenerek kitap haline getirilmiş sonrasında Ömer tarafından çoğaltılması sağlanmış ve yeni Müslüman olmuş coğrafyalarda yaşayan insanlara nüshalar ulaştırılmıştır.
Kısaca açıkladığımız bu süreç etrafında da yüzlerce rivayet ve birbiriyle ve eşyanın doğasıyla çelişik olayların anlatımının en kritik noktası, Kuran’ın Allah’ın resulü Hz.Muhammed’in vefatından önce kitap haline getirilmediği iddiasıdır.
Peki dinin tek sahih kaynağı Kuran’da bu durum nasıl anlatılıyor? Kuran gerçekten Hz. Peygamberin vefatından sonra mı kitap haline getirildi?
Peki dinin tek sahih kaynağı Kuran’da bu durum nasıl anlatılıyor? Kuran gerçekten Hz. Peygamberin vefatından sonra mı kitap haline getirildi?
Öncelikle Allah’ın resulü; vahyin büyük sorumluluğunu ‘alemlere rahmet elçi’ olması özelliğiyle muazzam bir titizlikle yerine getirir. Bu vazifesini yerine getirirken Allah’ın yardımı ve koruması altında insanlığa aktardığından asla bir tereddüt yoktur ki haşa eksik, fazla veya yanlış bir aktarım yapsın. Çünkü bu durum Kuran’da çok net bildirildiği gibi, Allah’ın üzerine aldığı büyük bir iştir:
“Onu (Kuran’ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip- durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.” [Kıyamet Suresi, 16-19]
“Onu (Kuran’ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip- durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.” [Kıyamet Suresi, 16-19]
“Eğer o Peygamber bazı sözler uydurup bize isnat etmeğe kalkışsaydı muhakkak ki biz onu kuvvetle yakalar (ve ondan intikam alırdık). Sonra da muhakkak ki, onun kalp damarını keserdik. O zaman sizden hiç kimse O’nu koruyamaz” [Hakka Suresi, 44-47]
“Sana okuyacağız ve sen Allah’ın izni ile unutmayacaksın.” (A’la, 87/6)
Rivayet kültürünün aktarımı bu noktadan sonra devreye giriyor tam da. Kuran’ın birçok ayetinde Allah’tan aldığı vahyi bizzat Hz. Muhammed’in kitap haline getirdiğine dair bilgiler vardır. Bu konuda en net ayetlerden biri Müzemmil Suresi, 4.ayet:
Ev zid ‘aleyhi ve rettil-il-kur’ane tertiylen
Kuranı belli bir düzen içinde (tertil üzere) düzenle
Rettil: Düzenlemek, ayarlamak, yoluna koymak, hazırlamak, düzeltmek, halletmek; planlamak, kararlaştırmak, sıralamak, sıraya koymak, aranje etmek
Kuranı belli bir düzen içinde (tertil üzere) düzenle
Rettil: Düzenlemek, ayarlamak, yoluna koymak, hazırlamak, düzeltmek, halletmek; planlamak, kararlaştırmak, sıralamak, sıraya koymak, aranje etmek
Re-te-le birlikte marş eden ordu birlikleri için kullanılır. Ordu birlikleri rütbe sırasına göre düzenlenir. Bu kelime güzel dizilmiş dişler için de kullanılır.
Tertiylen: Doğru düzenleme, doğru ayarlama; doğru diziliş, iyi düzen, tertip, sıra, sıralama, hazırlık, aranjman, anlaşma, plan
Bu kadar açık bir şekilde Hz. Peygamber sağken ve bizzat onun gözetim ve denetiminde ayet ve surelerin düzenlenmesi durumu varken, rivayet kültürünün zayıf kaynaklarına güvenip, Kuran’ın elçinin vefatından sonra kitap haline getirildiğini söylemek Kuran’a muhalif bir tutum olacaktır.
Allah’ın açık emri varken, Hz. Muhammed’in bu düzenleme emrini haşa yerine getirmeyip sahabeden başka birilerinin bu işi tamamladığını söylemek açıkça büyük bir yanılgıdır.
Bu kadar açık bir şekilde Hz. Peygamber sağken ve bizzat onun gözetim ve denetiminde ayet ve surelerin düzenlenmesi durumu varken, rivayet kültürünün zayıf kaynaklarına güvenip, Kuran’ın elçinin vefatından sonra kitap haline getirildiğini söylemek Kuran’a muhalif bir tutum olacaktır.
Allah’ın açık emri varken, Hz. Muhammed’in bu düzenleme emrini haşa yerine getirmeyip sahabeden başka birilerinin bu işi tamamladığını söylemek açıkça büyük bir yanılgıdır.
Bu konuda o döneme atfedilen mazeretlerinde önemi yoktur. Vahyi (Kuran’ı) kitap haline getirip, tebliğ işlemini yapmak en önemli işlerden biridir elçi için. Bunu yaparken dönemin imkanlarının bahane olarak sayılması da çok doğru olmaz. Başlangıçta evet ama daha sonra Müslümanlar ekonomik olarak rahat bir duruma gelmişler ve Mısır’dan papirus veya Çin’den kağıt getirtebilecek durumdaydılar. Uluslararası ticaret yapan insanların bu materyallere ulaşamayıp, ayetleri kemik veya dal parçalarına yazdığını söylemek ancak rivayet kültürünün mantığına uyar. Bırakalım bunları, zaten Mekke’de Kabe duvarlarına Arap şairlerinin “muallakat” adını verdikleri şiir yazılı kağıtları sergiledikleri bizzat aynı kaynaklarda anlatılır.
Tur Süresi 2. ayet:
Ve kitabim mestur
Ve Satırlaştırılmış Kitaba
Bu ayette de Kuran’ın satırlaştırılmış/kitaplaştırılmış olduğu çok açıktır.
Nun Suresi 1: Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki
Tur Suresi, 1-3 Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba
Ve kitabim mestur
Ve Satırlaştırılmış Kitaba
Bu ayette de Kuran’ın satırlaştırılmış/kitaplaştırılmış olduğu çok açıktır.
Nun Suresi 1: Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki
Tur Suresi, 1-3 Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba
Bu ayetlere ne diyeceğiz. Neden hadislerde geçen kemik parçalarından bahseden ayetler yok?
“Hayır, şüphesiz o yüce kağıtlarda yazılı olan ve isteyenin üzerinde tezekkür edeceği bir öğüttür.” (Abese Suresi, 11-14)
Ayrıca Allah zaten vahyini bitirmeden Hz. Muhammed’i vefat ettirmeyeceği açıkken, elçinin devam eden vahyi bekleyerek Kuran’ı kitap haline getirmemesi de düşünülemez.
…Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı beğendim... (Maide Suresi, 3)
Kısaca toparlarsak Kuran’a yüzlerce ayette ”KİTAP” olarak tasvir edilmesi açısından da bakarsak çok net olarak görürüz ki, Allah’ın kelamı Kuran Hz. Muhammed’in vefatından önce bizzat elçi tarafından kitaplaştırılmış ve son noktası konulmuş ilahi mesajdır. Kuran bunun en büyük şahididir. Rivayet kültürünün hikayelerine inanmak zorunda değiliz. Biz en doğru bilgiye bizzat Allah’ın kelamından ulaşmakla sorumluyuz.
Ek arkeolojik bilgi:
Bazı oryantalist ve tarihçilerin savunağı olan, elçinin ölümünden yüzlerce yıl sonra Kuran’ın kitaplaştırıldığı savı, bilimsel anlamda da büyük yara aldı. Şu ana kadar bulunan en eski Kuran, Hz. Peygamberin ölümünden 20-40 yıl sonrasına [649-675] ait ve Almanya’da Tuebingen şehri Üniversitesi kütüphanesinde yer alıyor. 649-675 arasına tarihlendirilmiş olup, Hz. Ali’ye ait olduğu muhtemel deniliyor. Demek ki, en geç Hz. Muhammed’in vefatından yalnızca 20 yıl sonra yazılmış bir nüshaya ulaşılmış. El yazmasında İsra, Yasin, Saffat ve Hadid sureleri bulunuyor. Bu kesin bilgi, Kuranın elçi zamanında kitaplaştırıldığı iddiasına daha yakın bir bulgu ama diğer savı yerle bir eden bir delil. Görmek ve bilgisayarına indirmek isteyenler için: http://idb.ub.uni-tuebingen.de/diglit/MaVI165/0001…
Bazı oryantalist ve tarihçilerin savunağı olan, elçinin ölümünden yüzlerce yıl sonra Kuran’ın kitaplaştırıldığı savı, bilimsel anlamda da büyük yara aldı. Şu ana kadar bulunan en eski Kuran, Hz. Peygamberin ölümünden 20-40 yıl sonrasına [649-675] ait ve Almanya’da Tuebingen şehri Üniversitesi kütüphanesinde yer alıyor. 649-675 arasına tarihlendirilmiş olup, Hz. Ali’ye ait olduğu muhtemel deniliyor. Demek ki, en geç Hz. Muhammed’in vefatından yalnızca 20 yıl sonra yazılmış bir nüshaya ulaşılmış. El yazmasında İsra, Yasin, Saffat ve Hadid sureleri bulunuyor. Bu kesin bilgi, Kuranın elçi zamanında kitaplaştırıldığı iddiasına daha yakın bir bulgu ama diğer savı yerle bir eden bir delil. Görmek ve bilgisayarına indirmek isteyenler için: http://idb.ub.uni-tuebingen.de/diglit/MaVI165/0001…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder