31 Ocak 2015 Cumartesi

KURAN'A GÜVENİN. KURAN, ALLAH'IN SÖZÜ. ALLAH DAİMA DOĞRULARI SÖYLER

Kuran yalnızca haramları ve helalleri kapsayan bir kitap değildir. İçinde güzel ahlakı, çeşitli insan karakterlerini, meydana gelebilecek tüm olay ve durumları, dünya hayatı ve ahiret hayatı ile ilgili bilgileri, Allah korkusu ve sevgisini, Allah rızasının nasıl kazanılacağını, kısacası Yaratan'ın yarattığına gönderdiği, gerekli olan tüm bilgiyi anlatan ve kıyamete kadar geçerli bir kitaptır.
Kuran bazılarının sandığı gibi sadece 1400 sene önceki olaylardan bahseden bir kitap değil, her dönemde karşılaşılan olayları ve bunun yanında dünya hayatını sona erdiren kıyamet gününü, ahireti öğreten bir kılavuzdur.

Kuran'ın, insanın hayatındaki önemini ve gerekliliğini farkeden Müslümanın Allah'a gereği gibi kulluk etmesi ve bütün hayatını Kuran'a göre yaşaması için çok iyi bir Kuran bilgisine sahip olması gerekir.

(Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29)

www.YanlisBilinenGercekler.com


RİVAYET KÜLTÜRÜ KURAN’I ANLAMAYA ENGELDİR

Allah; biz kullarına, Kuran’ın apaçık olduğunu ve hatta Kuran’ı bizzat Kendisinin açıkladığını Kuran’da şu ayet ile bildirmiştir:

“Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır.” (Hud Suresi 1)

Ancak bazı kişiler Kuran’ın anlaşılamayacağını, yalnızca ona bakarak dinin pratiklerinin uygulanamayacağını söylerler. Bu kişilerin iddialarına göre hadis, fıkıh, siyer gibi rivayetler ve daha birçok kaynak olmadan ve bunları da bizlere açıklayacak şeyhler, gavslar, kutublar vs olmadan dini yaşayamayız ve anlayamayız.

Ancak Kuran’a göre bu bahsi geçen kaynaklar ve yönlendiriciler olduğu için o kişilerin Kuran’ı anlamadığını Allah Bakara Suresinde bildirmiştir.

“Elif, Lam, Mim, Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. (Kuran’dan şüphe etmek müşrik alametidir) Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler (müminler Kuran’a şüphe duymadan inanır ve güvenirler) ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. (rivayet kültürü ile yaşayanların kalpleri ve kulakları mühürlüdür, gözleri ile de görmezler) Ve büyük azab onlaradır. İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. (Şeyh, Gavs vs gibi sıfatlarla insanlara rivayet ve hurafe anlatarak onları kandırırlar) Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır. (Allah adına her daim yalan söylerler, helalleri haram kılmaya çok meraklıdırlar, adeta birbirleri ile yarışırlar) Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. (bu kişilerin yüzünden Müslüman coğrafyada huzur ve sevgi kalmamıştır) Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Kuran’ın yeterliliğini anlatanları bilgisiz olmakla suçlarlar ve 72 ilme vakıf olmadan sen nasıl Kuran okursun derler) İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır” (Bakara Suresi 1-16)

Bu kişiler edindikleri rivayet kültürünü bir kenara bırakıp Allah’ın Kitabına inanıp güvenmedikleri sürece asla Kuran’ı anlayamayacaklardır. Çünkü bu rivayet kültürü Kuran’ı anlamayı yasaklıyor. Kuran’ın anlaşılamayacak bir kitap olduğu zannındadırlar ve Kuran okumayı, araştırmayı, üzerinde tefekkür etmeyi bir nevi dinden çıkma, rivayet kültürü hocalarına ihanet etmek olarak düşünmektedirler.

“İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?” (Casiye Suresi, 6)

www.YanlisBilinenGercekler.com



30 Ocak 2015 Cuma

HAŞR SURESİ 7. AYET KAFİRİ MÜMİNDEN AYIRIR

Kuran düşmanları rivayet kültürlerine delil oluşturmak amacıyla her daim sahtekarca yalanlarla insanları kandırmaya çalışırlar. Bu sahtekarlıklarını yaparken ayetleri ya eksik verir kendi görüşlerine delil gibi sunarlar ya da ayetleri –Kuran’ın ifadesiyle- eğip bükerek yanlış anlaşılmasına çalışırlar.

Kuran’ın, İslam’ın tek kaynağı olduğuna dair Allah’ın ayetleri olmasına rağmen, Kuran’ı yeterli görmeyip, uydurulmuş rivayetlerle din oluşturmaya çalışan bağnaz zihniyet bazı ayetleri kendilerini destekleyen delil gibi göstermeye çalışır. Bu çirkin iftirayı sergilerken kullandıkları bir kaç argümanları vardır. Bunlardan kendilerini en çok desteklediğini düşündükleri de Haşr Suresinin 7. ayetidir. Geleneksel Ortodoks İslam anlayışındaki bağnaz kişilerin hemen hemen tamamı bu ayetin yalnızca bir cümlesini telaffuz ederler. Bu yaptıkları en hafif ifade ile Allah adına yalan söylemektir. Çünkü ayet onların zannettirmek istedikleri gibi Kuran’dan başka hüküm kaynağı olabilir tezine asla delil olacak ayet değildir. Zira ayet, savaşmaksızın elde edilen (ticaret, miras vs) mal-mülk dağıtımından bahseder.

Bağnaz zihniyet bu ayetin yalnızca “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.” olarak meallendirdikleri bölümünü kullanırlar. Oysa ayetin tamamını yazmış olsalar insanlar bu ayetin Resulullah’a hüküm yetkisi veren bir ayet olmadığını görecekler. Bunu yazan ve her sohbetlerinde kullanan bazı Kuran düşmanları ayetin tamamını bildikleri halde, asla ayetin tamamını telaffuz etmezler. Çünkü onların Kuran harici hüküm kabul ettirecekleri başka Kuran ayeti yoktur ancak anlayamadıkları, bu ayet de zaten Kuran harici hüküm bildirmez.

Allah'ın o şehir halkından Resulü'ne verdiği fey, (savaşsız elde edilen mal mülk) Allah'a, Resul'e, akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın. Elçi size (ondan) ne kadar verirse (gönülden) kabul edin ve size vermediği şey(i istemek)ten kaçının; ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi 7)

Görüldüğü gibi ayet onların zannettirmek istedikleri gibi "Resul, hadis- sünnet vs ile müminlere ne emrediyorsa alsınlar neyden men ediyorsa sakınsınlar" şeklinde değildir. Ayetin ilk cümleleri ile beraber yazma cesareti ve samimiyeti ya da bilgisini sergilemiş olsalar, insanlar görecek ki ayet elde edilen malların paylaşımından bahsetmektedir. Yani ayette elde edilmiş ve dağıtılan mal-mülk konusunda itiraz eden müminlere Cenab-ı Allah öğüt verip, onları resulünün kendileri için ne öngörüyorsa onu almaları ve onunla iktifa etmeleri gerektiğini, hangi mal- mülkü onlara vermiyorsa o meta hakkında ısrar etmemeleri gerektiğini bildiriyor.

Kuran Allah’ın Hak Kitabıdır, onda eğrilik ve eksiklik yoktur, Kuran harici hüküm arayanlar bilmelidirler ki, o hüküm verdikleri batıldır ve Allah Katında geçerliliği yoktur. Kuran Allah’ın sözüdür, Kuran’a güvenin, Allah daima doğruları söyler.

www.YanlisBilinenGercekler.com


29 Ocak 2015 Perşembe

PEYGAMBERİMİZ ÇOK YAKIŞIKLIYDI

Resul olmak en zor kulluktur ama yeryüzünde yaşamış ve yaşayacak olan kullara iman vesilesi ve güzel örnek olmak açısından da en şerefli kulluktur. Yaşadıkları dönemlerde eziyet gören resuller bu zorluklara karşı hiç bir yılgınlık göstermemişlerdir. İftiralara, işkencelere, alay edilmeye ve hatta şehit edilmeye varan zalimliklere karşı hep güzel ahlak sergilemişlerdir.

Dolayısıyla güzel ahlak sahibi peygamberimize iftiralar hem yaşadığı dönemde hem de günümüzde ona karşı sevgimizi artırır. Alemlere rahmet olarak yollanan peygamberimiz çok heybetli, çok yakışıklı, müthiş karizmatik ve sevgi dolu mübarek bir insandı. Tüm bu özelliklerini Kuran’dan öğrendiğimiz Resulullah bizler için güzel örnektir.

“Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzap Suresi 21)

Bize düşen, ona destek olup savunmaktır.
“Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (Araf Suresi 157)

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise; mukaddesatımızla ve Resulümüz ile alay edenlerin cezası öldürülmeleri değildir, bu bir yanlışa başka bir yanlış ile karşılık olur. Kuran’da, müminlerin bu tür durumlarda takınacakları tavır bildirilmiştir.

“Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma.” (Enam Suresi 68)

Onlara en güzel karşılık hukuki olarak kanunlar çerçevesinde cevap vermektir. Müminler peygamberimizi örnek aldıklarından her zaman asil ve vakurdurlar, hem fizik olarak hem de manen tertemizdirler.

www.YanlisBilinenGercekler.com



PEYGAMBERE İMAN KURAN İLE OLUR

Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik. [Enbiya Suresi, 107]

www.YanlisBilinenGercekler.com


28 Ocak 2015 Çarşamba

İSLAM'I KURAN İLE YAŞAMAK REFORM DEĞİLDİR, DİNİN ASLINI YAŞAMAKTIR

Dinin reform edilmesi diye bir şey olamaz. Dinin aslı vardır, dinin özüne dönmek vardır. Şirki bırakıp Kuran'a tam uymak vardır. Tek hüküm koyucu Allah olduğunu kabul etmek vardır. Allah, İslam dininin insan fıtratına en uygun olduğunu söylüyor. İslam; barış, ferahlık ve esenliktir.

Bir tane gerçek İslam vardır oda Kuran'ın tanıttığı İslam'dır. Kuran'da şiddet de baskı da yoktur. Müslümanlar, saf Kuran ahlakına göre hareket ederse Allah müthiş bir bereket ve huzur verir.

Dünya üzerinde İslam adına yaşanan vahşetin tek nedeni Kuran'ı eksik bulup ona ekleme yapmak isteyen bağnaz zihniyettir. Düşüncelerinin doğruluğunu ispat etmek içinse kullandıkları 'Kuran'da herşey yazmaz' şeklinde tılsımlı bir cümledir. Bu zihniyetin kaynağı ise doğruluğu kesin olmayan nakil yoluyla elde ettikleri eserlerdir.

Müslümanların ise tek kaynağı Allah'ın hak kitabı Kuran'dır. Allah Kuran'da her şeyi açıklamış ve Kuran'ı eksiksiz olarak indirmiştir:

...Biz Kitap'ta hiç bir şeyi NOKSAN BIRAKMADIK. [En'am Suresi, 38]

Andolsun, size BÜTÜN DURUMLARINIZI KAPSAYAN zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız? [Enbiya Suresi, 10]

Biz Kitabı sana, HER ŞEYİN AÇIKLAYICISI, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. [Nahl Suresi, 89]

O, size Kitabı AÇIKLANMIŞ OLARAK indirmiştir... [En'am Suresi, 114]

Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlar için HER ÖRNEĞİ gösterdik... [Rum Suresi, 58]

Andolsun, bu Kur’an’da insanlar için BİZ HER ÖRNEKTEN ÇEŞİTLİ AÇIKLAMALARDA bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır. [Kehf Suresi, 54]

Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? [Ankebut Suresi, 51]

www.YanlisBilinenGercekler.com



27 Ocak 2015 Salı

MEKKE’NİN FETHİ KUTLU OLSUN

Mekke'nin Fethi İslam tarihinin en önemli olaylarından biridir. Hz. Muhammed, Mekke'yi fethederek İslamın önündeki en büyük engellerden birini ortadan kaldırmıştır. İslam’ın yayılmasında Mekke'nin fethi gerçekten büyük bir etkiye sahiptir. Bu bakımdan Müslümanların bu önemli tarihi hatırlamaları, hatta kutlamaları son derece doğaldır. Ancak bu önemli olayı, HRİSTİYANLARIN BAYRAMINA MUHALİF BİR KUTLAMA HALİNE ÇEVİRMEK YANLIŞ BİR TUTUMDUR.

KURAN’IN TARİHSEL MUCİZELERİ MEKKE’NİN FETHİ

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Medine’de iken bir rüya görür. Müminler güven içinde Mescid-i Haram’a girmişlerdir ve Kâbe’yi tavaf ediyorlardır. Bunun üzerine Allah, Peygamberimize Katından bir yardım ve destek olarak Fetih Suresi’nin 27. Ayetini vahyetmiştir. Rüyasının doğru olduğunu, eğer Allah dilerse Müminlerin, Mekke’ye girebileceklerini bildirmiştir.

Andolsun Allah, Elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram’a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de ) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı. [Fetih Suresi, 27]

Oysa Peygamberimiz, Müminlere bu müjdeyi verdiğinde mevcut durum buna elverişli değildi. Mekke’den, Medine’ye hicret eden müminler o zamandan beri Mekke’ye gidemiyorlardı. Üstelik müşrikler, müminleri Mekke’ye sokmamakta son derece kararlı görünüyorlardı. Ancak bir süre sonra bu durum tamamen değişti. Önce Hudeybiye Barışı gerçekleşti ardından da Mekke fethedildi. Müslümanlar, tıpkı ayette belirtildiği gibi güven içinde Mescid-i Haram’a girdiler. Böylece Allah, Peygamberimize ilham ettiği müjdenin gerçek olduğunu göstermiştir. Mekke’nin fethinin müjdelendiği diğer ayetlerde de şöyle bildirilir:

Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana ‘üstün ve onurlu’ bir zaferle yardım etsin. [Fetih Suresi, 1-3]

www.YanlisBilinenGercekler.com



PEYGAMBERİMİZ HANGİ MEZHEPTENSE BEN DE O MEZHEPTENİM


Peygamberimizin vefatından hemen sonra İslam alemi bazı sorunlar ve fitneler yaşadı. Liderlik savaşı ve siyasi çekişmeler bunlardan bazılarıydı. Resulullah’ın ahirete irtihallerinden 100-150 yılları arasında ise daha büyük fitne ve ayrılıklar başladı. Bu fitne dinin asıl kaynağından yani Kuran’dan uzaklaşıp başka kaynak ve kişilerin görüşlerinin benimsenmesi idi.

Bu ayrılık ve görüş farklılıkları öyle bir hal almıştı ki bunu yapan kişiler bir sistematiğe oturtulup mezhep adı altında ümmeti fırkalara ayırdılar. Uydurdukları binlerce rivayet ve yalan hadis ile oluşturdukları bu sistemi korumak için de yine yalan rivayet ve ayrılıkçı görüşler uydurdular. Kuran’ın Allah’ın Hak Kitabı olduğuna yeterince inanmadıkları ve Kuran’a güvenmedikleri için kendi rivayet kültürleri 1300 sene içinde onlar için daha güvenilir kaynak oldu.

Aslında mezheplerin kabulü kendi içinde bir çok mantıksızlık ve tutarsızlık barındırır. Örneğin mezhep taassubu taşıyan kişilere “peygamberimiz hangi mezheptendi?” ya da “ sahabe hangi mezhebi taklit ediyordu?” ya da “ tabiin hangi mezhebi kabul ediyordu?” gibi soruları sorduğumuzda verecek cevapları yoktur. Çünkü Kuran’ın yeterli olarak görüldüğü ve yalnızca Kuran ile amel edildiği asrı saadet döneminde hiç bir mezhep yoktu. Mezheplere uymak gibi bir zorunluluk da yoktu, zira mezhep kavramı bile yoktu. Çünkü İslam ümmeti fırkalara ayrılmamıştı, bu haramdı. Ümmetin fırkalara ayrılması Allah’ın Kuran’da yasakladığı bir davranıştır ve bir an evvel terk edilmelidir.

“Gerçek şu ki, dinlerini parça parça edip kendileri de gruplaşanlar, sen hiç bir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak Allah'adır. Sonra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir.” (Enam Suresi 159)

Son söz olarak “PEYGAMBERİMİZ HANGİ MEZHEPTENSE BEN DE O MEZHEPTENİM”

26 Ocak 2015 Pazartesi

KURAN'A GÖRE DÖVME YAPMAK HARAM DEĞİLDİR

Allah tüm haram ve yasakları Kuran ile bildirmiştir. Buna göre Kuran'da dövme yapmanın haram olduğuna dair hiç bir hüküm yoktur. Dine dair herhangi bir konu hakkında kişinin bir hükme varabilmesi için o konuya kutsal kitaptan bakması ve bir çıkarım yapması gerekir. İslam’ın helal ve haramları Kuran’da Allah tarafından bildirilmiştir. Allah haram kılmadığı bir hüküm için “bu helaldir” demez, insanların anlayışına bırakır. Ancak haramları sayar ve bunları Kuran’da açık ve net bir şekilde “haram” der. Kuran’da bildirilmeyen bir hüküm için haram demek Müslüman’a yakışmaz. Dövme konusu da Allah’ın haram kılmadığı bir konudur. İddia edildiği gibi Peygamberimiz tarafından yasaklanmamıştır, çünkü ne resulün ne mezhep imamlarının ne de başka kimsenin Allah’ın hükmüne hüküm ekleme yetkisi yoktur.

“O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi 26)


Dövme uygulaması deri altına yapıldığı için abdest alma konusunda da sorun yoktur. Önemli olan temiz ve güvenli bir uygulama yapılmalıdır.

Ziynetler, güzel rızıklar, neşe, sevgi, sanat, dans, müzik, eğlence, mutluluk ve tüm güzellikler Allah tarafından helal kılınmasına rağmen, hurafeci mantıkta bunların tümü yasaklanmıştır. “Bu yasakların kaynağı ne?” diye sorulduğunda ya gelenekler derler ya da uydurma hadisleri delil gösterirler. Oysa Kuran’dan verebilecekleri tek bir delil bile yoktur.

Müzik, dans, eğlence, mutluluk, sanat, resim, bilim Müslümanlara helaldir. Kuran’da bu güzellikleri Müslümanlara yasaklayan tek bir hüküm dahi yoktur. Zaten bunların hepsi nimet olarak yaratılmış güzelliklerdir ve nimetlere en fazla layık olanlar da elbette ki Allah aşıklarıdır.

www.YanlisBilinenGercekler.com



24 Ocak 2015 Cumartesi

İSLAM BARIŞ DİNİDİR, TERÖRE YER YOKTUR

...Yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar, lanet onlar içindir... [Ra'd Suresi, 25]

Din; sevgiyi, merhameti, barışı emreder. Terör ise dinin zıttıdır; acımasızdır, kan dökmek, öldürmek, acı çektirmek ister. Dolayısıyla bir terör eylemine fail ararken, kaynağı dindarlıkta değil dinsizlikte aramak gerekir. Olayın kökenini, faşist, komünist, ırkçı, materyalist düşüncedeki insanlarda aramak gerekir. Teröristlerin hangi ismi taşıdığı, kimliklerinde ne yazdığı önemli değildir. Bir kişi masum insanları göz kırpmadan öldürüyorsa, dindar değil dinsizdir. Allah’tan korkmayan, tek amacı kan dökmek ve acı çektirmek olan bir canidir.

Bu nedenle, "İslami terör" kendi içinde çelişkili ve son derece hatalı bir kavramdır. Çünkü İslam dininde hiç bir şekilde teröre yer yoktur. Aksine, İslam’a göre "terör" olarak adlandırdığımız eylemler (yani masum insanlara karşı işlenen cinayetler), büyük bir suçtur ve Müslümanlar bu eylemleri engellemek, yeryüzüne barış, huzur ve adalet getirmekle sorumludurlar.

www.YanlisBilinenGercekler.com



KURAN’A GÖRE ALTIN VE İPEK HARAM DEĞİLDİR

Ziynetler, güzel rızıklar, neşe, sevgi, sanat, dans, müzik, eğlence, mutluluk ve tüm güzellikler Allah tarafından helal kılınmasına rağmen, hurafeci mantıkta bunların tümü yasaklanmıştır. “Bu yasakların kaynağı ne?” diye sorulduğunda ya gelenekler derler ya da uydurma hadisleri delil gösterirler. Oysa Kuran’dan verebilecekleri tek bir delil bile yoktur.

Allah bu dünyayı bir imtihan olarak yaratmıştır. İnsan, yaşamı boyunca zorluklarla, sıkıntılarla, hastalıklar ve acizliklerle imtihan olduğu gibi, nimetlerle ve güzelliklerle de imtihan olur.

Altın ve İpek de bu dünyanın nimetlerinden, güzelliklerinden biridir. Ama her nimet gibi nimetin nasıl değerlendirildiği, nimete sahip olan kişinin ahlakına bağlıdır. Allah Kuran’da dünya nimetlerinin insanlar için imtihan olarak yaratıldığını şöyle bildirmiştir:

Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış ALTIN ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)

Tüm güzel nimetler gibi altın, ipek, gümüş, ihtişamlı hayvanlar, ekinler yani zenginlik de dünyanın nimetlerindendir ve insanlara süslü kılınmıştır. Ancak iman sahibi bir insan tüm bu nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunun, dünyadaki her nimetin geçici olduğunun ve tüm nimetlerin en güzel halinin ve daha fazlasının cennette olacağının bilincindedir. O yüzden de bu nimetlerin hiçbiri onu Allah’tan ve Allah yolunda gayret etmekten alıkoymaz. Eğer bir insan bu nimetlerin herhangi birinden dolayı gaflete kapılıyor, Allah’ın rızasının en çoğunu aramaktan geri duruyorsa bu o kişinin iman zayıflığından kaynaklanan bir durumdur. Bunun sorumlusu NİMETLER DEĞİL, KİŞİNİN KENDİSİDİR. Dolayısıyla -bu tutumunu düzeltmediği takdirde- karşılığını alacak olan da kendisi olacaktır. Bu konuda başkasını suçlamak ahirette kişiye hiçbir fayda sağlamaz.

www.YanlisBilinenGercekler.com



23 Ocak 2015 Cuma

ALLAH KATINDA TEK GEÇERLİ SÖZ, ALLAH'IN SÖZLERİ-HADİSLERİDİR

Kuran Allah'ın hadisi yani 'Allah'ın sözü'dür, Allah ayette böyle tanımlıyor. Çünkü 'hadis' söz demektir. Kuran da Allah'ın sözüdür ve Allah Kendi sözü dışında söz kabul etmediğini Nisa Suresi 87. ayeti ile şöyle bildirir:

...kimin Hadisi Allah'tan doğrudur... (Nisa Suresi, 87)

Allah'ın haram olarak bildirmediği konularda haram hükmü verip sonra da bunu Peygamberimizin 'hadisi' diye aktaranlar/rivayet edenler dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük iftiracılarıdır. Nur Peygamberimiz Rabbimizin sözünden asla çıkmaz ve kendisine vahyolunan Kuran'a uyardı.

Bir hadisin gerçekten Peygamberimizin sözü veya uygulaması olup olmadığını bilmek için Kuran’a arz etmemiz gerekir. Eğer bir hadis, Kuran ile mutabıksa, bu durumda doğrudur. Eğer geleceğe işaret eden bir hadis tahakkuk ettiyse yani gerçekleştiyse, bu durumda yine doğrudur. Ama eğer söz konusu hadis Kuran ile çelişiyorsa, bu konuda artık tereddüt yoktur: Hadis hiçbir şekilde doğru kabul edilemez.

Aslında sorulması gereken soru; hadisler bir Müslüman için gerekli midir? Öncelikle bir Müslümanın “olmazsa olmaz” yegane kaynağı Kuran’dır ve Kuran bir Müslüman için başlı başına yeterlidir. Yüce Rabbimiz’in hükmü gereği her Müslüman yalnızca Kuran’dan sorulacaktır. Fakat elbette ki Peygamberimizin Kuran’a dayalı uygulamalarını veya mucizelerini bilmek çok büyük bir nimettir.

Hadislere uymak bir Müslüman için farz vazifesi değildir fakat Peygamberimizin söz ve uygulamaları, geleceğe dair verdiği müjdeler önemli birer yol göstericidir. İşte bu sebeple, doğru izahı yanlıştan ayırmak ve günümüze ulaşan gerçek hadisleri teşhis edip anlayabilmek çok önemlidir.

Ancak bir kısım İslam toplumları için sorun, Kuran’ı tamamen terk etmeleri ve bunun yerine uydurma hadisleri yol gösterici edinmeleridir. Karmaşaya gerek duymadan bir an önce Kuran'a yönelmeli ve tek kaynak olarak Kuran'ı kabul etmeliyiz...




22 Ocak 2015 Perşembe

ALEMLERE RAHMET OLAN MÜBAREK PEYGAMBERİMİZ HZ.MUHAMMED'İN DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN

Peygamberimiz Hz. Muhammed, Allah'ın "ancak o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur." (Ahzab Suresi, 40) ayetiyle bildirdiği gibi insanlar için son peygamber olarak gönderilen, Yüce Rabbimiz Allah'ın en son hak kitabını vahyettiği, güzel ahlakı, takvası, Allah'a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı, Allah'ın dostu, Rabbimiz'in Katında üstünlüğü olan, müminlerin de dostu, en yakını ve velisidir.

Allah, "Gerçek şu ki, Biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız" (Müzzemmil Suresi, 5) ayetiyle de bildirdiği gibi son peygamber olan Hz. Muhammed'e önemli bir sorumluluk vermiştir. Peygamberimiz ise, Allah'a olan güçlü imanı ile, Allah'ın kendisine verdiği sorumluluğu en güzeliyle yerine getirmiş, insanları Allah'ın yoluna, hidayete davet etmiş ve tüm inananların yol göstericisi ve aydınlatıcısı olmuştur.

(Bu elçi,) Bir güç sahibidir, arşın sahibi Katında şereflidir. Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir. (Tekvir Suresi, 20-21)

Peygamberimiz (sav)'i görmemiş olsak bile, Kuran ayetlerinden ve gerçek hadis-i şeriflerden, güzel tavırlarını, konuşmalarını, gösterdiği güzel ahlakı tanıyabilir, ona benzemek, ahirette onunla yakın bir dost olabilmek için elimizden gelen çabayı en fazlasıyla gösterebiliriz.

Günümüzde insanlar, özellikle de gençler birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadığı gibi, tavır ve ahlak güzelliğine de sahip değildirler. Bu nedenle insanları doğru olana, en güzel ahlak ve tavra özendirmek önemli bir sorumluluktur. Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi gereken kişi, Hz. Muhammed'dir. Allah bu gerçeği bir ayetinde şöyle bildirmektedir:

Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)

Peygamberimizi bizler için örnek kılan ve onu güzel bir ahlak üzere yaratan Allah’a hamdolsun..

www.YanlisBilinenGercekler.com


NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPLAMADI, YEREL BİR AFETTİ

Nuh Tufanı'nın varlığını inkar ederek Kuran'da çelişki yada eksiklik arayanlar bu iddialarına delil olarak dünya çapında bir tufanın varlığının imkansız olduğunu söylemektedirler.

Oysa bu iddia, Allah'ın indirdiği ve tahrif edilmemiş tek kutsal kitap olan Kuran'ı Kerim için geçerli değildir. Çünkü Kuran'da, Nuh Tufanı olayına, Tevrat ve çeşitlikültürlerde bahsedilen Tufan efsanelerinden çok daha farklı bir bakış açısı getirilmiştir. Eski Ahit'in ilk beş kitabını oluşturan Muharref Tevrat, bu tufanın evrensel olduğunu ve tüm dünyayı kapsadığını söylerken Kuran'da böyle bir bilgi verilmez. Aksine, ilgili ayetlerden Tufan'ın yerel olduğu ve tüm dünyanın değil, Hz. Nuh tarafından uyarılıp-korkutulan Nuh kavminin cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.

Tevrat'ın ve Kuran'ın Tufan anlatımlarına bakıldığında bu farklılık kolaylıkla kendini gösterir. Kuran'da tüm dünyanın değil, sadece Nuh kavminin helak edildiği bildirilmektedir. Tıpkı Ad kavmine gönderilen Hz. Hud (Hud Suresi, 50) veya Semud kavmine gönderilen Hz. Salih (Hud Suresi, 61) ve diğer peygamberler gibi Hz. Nuh da yalnızca kendi kavmine gönderilmiştir ve Tufan da Nuh'un kavmini ortadan kaldırmıştır. Helak olanlar Hz. Nuh'un tebliğini hiçe sayan ve isyanda direten kavimdir. (Araf Suresi, 64-72)

Ayrıca Kuran'da Allah, herhangi bir kavme elçi gönderilmedikçe, o kavmin helak edilmeyeceğini söylemektedir. (Kasas Suresi, 59) Helak için, kavmin kendisine uyarıcı korkutucu gelmiş olması ve bu uyarıcının yalanlanmış olması gerekmektedir. Bir uyarıcı olan Hz. Nuh ise sadece kendi kavmine gönderilmiştir. Bu sebeple Allah, uyarıcı gönderilmemiş olan kavimleri değil, sadece Hz. Nuh'un kavmini helak etmiştir.

Kuran'daki bu açıklamalardan Nuh Tufanı'nın tüm dünyayı kaplayan değil, yerel bir felaket olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Tufan'ın gerçekleştiği düşünülen arkeolojik bölgede yapılan kazılar da, Tufan'ın tüm dünyayı kaplayan evrensel bir olay değil, Mezopotamya'nın bir bölümünü etkisi altına almış olan çok geniş bir afet olduğunu göstermektedir.

Nuh Tufanı'nın gerçekleştiği yer olarak Mezopotamya Ovası gösterilir. Bu bölgede tarihte bilinen en eski ve en gelişmiş uygarlıklar kurulmuştur. Ayrıca bu bölge, Dicle ve Fırat Nehirleri'nin ortasında yer alması sebebiyle, coğrafi olarak büyük bir su baskınına uygun bir zemin teşkil etmektedir. Tufan'ın etkisini artıran sebeplerden birisi, büyük bir ihtimalle, bu iki nehrin yataklarından taşıp bölgeyi etkisi altına almış olmasıdır.

Bu bölgenin Tufan'ın gerçekleştiği yer olarak kabul edilmesinin ikinci bir sebebi de tarihseldir. Bölgedeki birçok medeniyetin kayıtlarında, aynı dönemde yaşanmış bir Tufan'ı anlatan çok sayıda belge ortaya çıkarılmıştır. Nuh Kavmi'nin helak edilmesine tanık olan bu medeniyetler, bu felaketin oluş biçimini ve sonuçlarını tarihsel kayıtlara işleme ihtiyacı hissetmiş olmalıdırlar. Tufan'ı anlatan efsanelerin çoğunluğunun Mezopotamya kökenli olduğu da bilinmektedir. En önemlisi de arkeolojik bulgulardır. Bunlar, bu bölgede gerçekten de büyük bir su baskınının meydana geldiğini göstermektedir. Bu su baskını, ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz gibi, bölgede bulunan uygarlığın bir süre için duraksamasına neden olmuştur. Yapılan kazılarda böylesine büyük bir felaketin açık izleri toprağın altından çıkartılmıştır.

Mezopotamya bölgesinde yapılan kazılardan anlaşıldığına göre, bu bölge tarih içinde birçok kez seller ve Dicle, Fırat Nehirleri'nin taşması sonucu meydana gelen felaketlerle yüz yüze gelmiştir. Örneğin, MÖ 2000 civarında Mezopotamya'nın tam güney kısmında bulunan büyük Ur kentinin hükümdarı olan İbbis'in zamanındaki bir yıl, "gökle yer arasındaki sınırları yok eden bir Tufan sonrası" şeklinde tanımlanmaktadır. MÖ 1700'lerde Babilli Hammurabi zamanında bir yıl da "Eşnunna kentinin bir selle yıkılması" olayıyla tanımlanmaktadır.

MÖ 10. yüzyılda hükümdar Nabumukinapal zamanında Babil şehrinde bir su baskını gerçekleşmiştir. Milattan sonra 7., 8., 10., 11. ve 12. yüzyıllarda da bölgede önemli su baskınları vuku bulmuştur. 20. yüzyılda 1925, 1930 ve 1954 yıllarında da bu meydana gelmiştir. Anlaşılan odur ki bölge, her zaman için bir sel felaketine açıktır ve Kuran'da belirtildiği gibi büyük çaplı bir selin tüm bir kavmi yok etmesi açıkça mümkündür ancak tüm dünyayı değil.

21 Ocak 2015 Çarşamba

İSLAM PEYGAMBERİ HZ.İSA (AS)'IN DOĞUMU KUTLU OLSUN, ONA SELAM OLSUN


Hz. İsa (as) Kuran’da kendisinden Allah’ın selam ile bahsettiği kutlu bir peygamberimizdir. Yeryüzüne ikinci kez gelişini beklediğimiz Hz. İsa (as)’ın doğum günü olan bugün, zulüm gören mazlum kardeşlerimiz için ve tüm mazlum halklar için yeryüzüne huzur, selamet ve barışın başladığı bir gün olmasını Allah’tan diliyoruz.


Her mümin Hz. İsa (as)’ın Allah’a olan derin imanını, saygı dolu karakterini ve Allah’a ona bağlılığını örnek almalı, alemlere rahmet olan kutlu peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in yolunda Kuran ahlakı ile ahlaklanmalıdır.

Hiç şüphesiz dünyamız, farklı din mensuplarının birlikte güzelce yaşamalarıyla, birbirleriyle iyiliklerde yarışmalarıyla ve sevgide herkesin birbirine örnek olmasıyla güzelleşecektir.

www.YanlisBilinenGercekler.com

20 Ocak 2015 Salı

KURAN’DA YANİ İSLAM’DA RECM VAHŞETİ YOKTUR

RECM (TAŞLAYARAK ÖLDÜRME) YAHUDİ-ARAP GELENEĞİDİR. İSLAM AHLAKI’NDA BÖYLE BİR UYGULAMA YOKTUR. 

İslam’a çeşitli sahtekarlıklarla recm vahşetini katmaya çalışanlar, çok büyük bir iftirayı yüklenmiş olmaktadırlar. Şu anda “İslami şeriat” adı altında İran, Afganistan Suudi Arabistan gibi ülkelerde uygulanan recm cezası hem İslam’a ve Kuran’a aykırıdır, hem de cinayettir. Bu ülkelerde söz konusu uygulama ile, açıkça İslam’ın adı kullanılarak cinayet işlenmektedir.

Zina edenleri öldürün. (1623-Tirmizî] [1601)

Evliyken zina edenleri taşlayarak (recmederek) öldürün. (1111-Buhârî] [1606-Buhari-Müslim-Tirmizi-Ebu Davud-Nesai-İbn Mace)

Bu sahte hadisler, Tevrat’ta geçen zina edenin taşlanarak öldürülmesi hükmünün Müslümanlığa dahil etmek ve recm (taşlama) gibi bir vahşeti makul göstermeye çalışmak adına uydurulmuştur. Söz konusu uydurmayı, hadis literatürüne dahil edebilmek için bir kısım sözde alimler, başka sahte hadisler uydurmaktan geri kalmamışlardır. Aşağıda birkaç örneğini göreceğiniz bu hadisler, recm cezasını makul gösterebilmek için Peygamberimiz (sav)’e, halifelere ve sahabelere yöneltilmiş iftiralarla doludur.

“Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmelerini emreden ayet Hz. Ayşe’nin döşeğinin altındaki sayfada yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Hz. Ayşe onun gömülme işlemleri ile meşgulken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi, o sayfayı yedi. Böylece taşlayarak öldürme cezası Kuran’dan çıktı. Ama hükmü devam etmektedir.” (İbn-i Mace 36/194; Hanbel 3/61,5/131)

“Keçinin yemesi sonucu Kuran’dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran’a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi” (Buhari 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Muslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34).

“Cenab-ı Allah Muhammed (s.a.s)’i hak ile göndermiş ve O’na Kitab’ı indirmiştir. Recm ayeti de O’na indirilen ayetlerden idi. Biz bu ayeti okuduk, ezberledik ve anladık. Resulullah (s.a.s) recmi uyguladı, ondan sonra biz de uyguladık”. Korkarım, zaman geçince birileri çıkıp “Biz Allah’ın kitabında recmi bulamıyoruz” der ve Allah’ın indirdiği bir farzı terk ederek sapıklığa düşerler. Şüphesiz recm, Allah’ın kitabında, evli olmak, şahit, gebelik veya ikrar bulunmak şartıyla, zina eden kimse aleyhine bir haktır.” (Müslim, Hudûd, 15)

Halife Ömer’in recmi, Medine minberinden ilân etmesi, içlerinde bir çok sahabe bulunan cemaatten hiç birinin buna karşı çıkmaması, recmin sabit olduğunu gösterir. (Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, Istanbul 1978, VIII, 350). es-Serahsî (ö. 490/1097)

İslam’a, Kuran’a Peygamberimiz (sav)’e ve sahabelere yöneltilmiş sayısız iftiralarla dolu olan yukarıdaki uydurma hadisleri detaylı inceleyelim:

Öncelikle Allah ayetleriyle, Kuran’ın İlahi koruma altında olan bir kitap olduğunu açıkça ifade etmiştir:

Hiç şüphesiz, zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz. (Hicr Suresi, 9)

Elbette bu, bir Kur’an-ı Kerim’dir. Saklanmış-korunmuş bir Kitap’ta (yazılı)dır. (Vakıa Suresi, 77-78)

Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Biz’e ait (bir iş)tir. (Rahman Suresi, 17)

Allah açıkça Kuran’ın koruyucusu olduğunu, ayetleri bir araya getirip onları saklayanın Kendisi olduğunu ayetlerinde belirtmiştir. Son indirilen vahiy olan Kur’an’ın ilahi bir koruma altında olduğunu yine Kur’an’ın kendisinden öğreniriz. Zira Kuran son Kitap olduğu için kıyamete kadar insanların hidayet bulmasına vesile olacaktır. Bu nedenle de son vahiy Allah tarafından koruma altına alınmıştır.
Nitekim bunu Yüce Rabbimiz, Peygamberimiz (sav)’e “Sana okutacağız, sen de unutmayacaksın.” (A’la Suresi, 6) ayetiyle vahyetmiştir. Bu ayetin de bildirdiği şekilde, Allah, Peygamberimiz (sav)’e okutulan hiçbir ayeti unutturmamıştır. Dolayısıyla Kuran’da unutulan veya eksik kalan bir ayet bulunması imkansızdır.
Zina ile ilgili ayeti keçinin yemesi iddiasında ise Allah’ın ayetinde “saklanmış ve korunmuş” bir kitap olarak tarif ettiği Kuran’dan bir ayetin çıktığı, bir başka deyişle -Haşa- Allah’ın ayeti koruyamadığı iddia edilmektedir (Allah’ı tenzih ederiz). Bu, başlı başına söz konusu ayetleri reddetmek, Allah’ın sözünden şüphe etmek ve dinden çıkmak anlamına gelir.

Dahası, uydurma hadisler ile Halife Hz. Ömer’e açık bir iftira yöneltilmektedir. Bu iftiraya göre, Hz. Ömer “Kuran’da olmayan bir hükmü biliyor, Kuran’da olmamasına rağmen Medine minberinde bunu bir ayet olarak açıklıyor, buna hiçbir sahabe karşı çıkmıyor, Hz. Ömer de dedikodudan “korktuğu” için bunu Kuran’a dahil edemiyor” gibi bir konuma getirilmektedir.

Kuşkusuz ki, Kuran’da olmayan bir hükmü “aslında bu Kuran’da vardı” diyerek Peygamberimiz (sav)’in halifesinin açıklıyor olması imkansızdır. Bu, Hz. Ömer’in, Kuran’ın korunmuş bir kitap olduğu gerçeğini reddettiği anlamına gelmektedir ki, bunun anlamı da Allah’ın hükmüne karşı gelmesi olacaktır (Hz. Ömer’i tenzih ederiz). Bu kuşkusuz sahte hadislerle Hz. Ömer’e yöneltilmiş çok çirkin ve büyük bir iftiradır.

Bununla birlikte, Kuran’daki bir ayetin korunmadığına dair minberde yapılan açıklamaya hiçbir sahabenin karşı çıkmadığı belirtilerek sahabelere de büyük bir iftira yöneltilmektedir. Böylesine sapkınca bir iddiaya sahabelerin tümünün şiddetle ve hemen Kuran’dan delil göstererek karşı koyacakları açıktır.

Hz. Ömer’e söz konusu sahte hadislerle yapılmış bir diğer çirkin iftira ise, “Kuran’da olduğunu düşündüğü bir hükmü, dedikodudan çekindiği için açıklayamadığı” iddiasıdır. Bu, söz konusu hadisi uyduran sahte alimlerin Allah’a, Peygamberimiz (sav)’e, halifelere ve sahabelere bakış açısının ne kadar çarpık ve korkunç olduğunu açıkça göstermektedir. Hz. Ömer, Peygamberimiz (sav)’i örnek almış, tüm hayatı boyunca Allah için yaşamış, bu uğurda çok çeşitli zorluklara göğüs germiş, Allah’a, Peygamber (sav)’e ve Kuran’a iman ve koruyuculuk konusunda ölümü göze almış salih bir Müslümandır. Hayatı boyunca kınayanın kınamasından, ölümden, savaşlardan, tehditlerden asla çekinmeyen, Allah’tan başka kimseden korkmayan bu üstün ve mübarek insanın “dedikodudan korktuğu için Kuran’dan çıkarılmış bir ayeti açıklamaktan çekindiği” izahı İslam ile alakası olmayan hasta bir beynin ürettiği kirli, iftira dolu bir açıklamadır.

Bütün bunların yanı sıra Recm adı verilen vahşet Kuran’da hiçbir şekilde yoktur.

www.YanlisBilinenGercekler.com



19 Ocak 2015 Pazartesi

PEYGAMBERİMİZ TÜM SORULARA KURAN İLE CEVAP VERMİŞTİR.

Peygamberimiz Hz. Muhammed Allah'ın elçisidir. Allah'tan aldığı bilgileri bizlere ulaştırır, ekleme ya da çıkartma yapmadığı gibi kendisi hüküm de koymaz. Peygamberimiz; Kuran’ın dışında bir kaynağı insanlara sunmamış, yazdırmamış ve öğretmemiştir. Allah birçok ayet ile Peygamberimizin yalnızca vahyolunana yani Kuran’a uyduğunu bildirmiş ve Peygamberimizin Kuran’ın dışına çıkmadığını vurgulamıştır.

Ey Muhammed! Sen ortak koşmadan, Kendisinden başka ilah olmayan Allah'ın dinine yönel… [Rum Suresi, 30]

Allah bu ayetle Peygamberimizi Kuran dinine yönlendirirken Peygamberimiz adına üretilen çeşitli rivayetlerle, Müslümanları yanlış yönlendirmek bu Kuran ayetine göre çok büyük bir yanılgı ve sorumluluktur. Peygamberimiz kendisine soru sorulduğunda bile mutlaka Kuran’a danışmış ve yalnızca Allah’ın hükümlerini insanlara bildirmiştir.

Bir başka ayette Allah, iman edenlere kendilerini üzecek konularda soru sormamalarını emretmektedir. Zira her soruya verilecek cevap beraberinde yeni hükümler getirecektir. Hükümleri ise yalnızca Allah vereceği için bu sorularına da yine Kuran'ın cevap vereceğini bildirir Allah. Bu ayetten de anlaşılacağı üzere Peygamberimiz kendisine sorulan soruların cevabını bile asla kendinden vermez mutlaka Kuran'a arz ederdi.

Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır. [Maide Suresi, 101]

Aşağıdaki ayetlerde Peygamberimize sorulan sorulara Allah’ın verdiği cevapları bulabileceksiniz. Dolayısıyla Peygamberimiz kendisine yöneltilen tüm soruları Kuran’a arz ederek cevaplandırdı asla kendisinden hüküm bildirmedi. Çünkü tek hüküm sahibi Allah’tır. (Kehf Suresi, 26)

Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) SORARLAR.

DE Kİ: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir… [Bakara Suresi, 189]

Sana neyi infak edeceklerini SORARLAR.

DE Kİ: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır… [Bakara Suresi, 215]

Sana haram olan ayı, onda savaşmayı SORARLAR.

DE Kİ: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır)… [Bakara Suresi, 217]

Sana içkiyi ve kumarı SORARLAR.

DE Kİ: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür."

Ve sana neyi infak edeceklerini SORARLAR.

DE Kİ: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz; [Bakara Suresi, 219]

… Ve sana yetimleri SORARLAR.

DE Kİ: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır… [Bakara Suresi, 220]

Sana 'kadınların aybaşı halini' SORARLAR.

DE Kİ: "O, bir rahatsızlık (eza)dır… [Bakara Suresi, 222]

Sana, kendilerine neyin helal kılındığını SORARLAR.

DE Kİ: "Bütün temiz şeyler size helal kılındı… [Maide Suresi, 4]

Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) SORARLAR.

DE Kİ: "Onun ilmi yalnızca Rabbimin Katındadır… [Araf Suresi, 187]

Sana savaş-ganimetlerini SORARLAR.

DE Kİ: "Ganimetler Allah'ın ve Resulündür… [Enfal Suresi, 1]

Sana ruh'tan SORARLAR;

DE Kİ: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." [İsra Suresi, 85]

Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında SORARLAR.

DE Kİ: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim. [Kehf Suresi, 83]

İnsanlar, sana kıyamet-saatini SORARLAR;

DE Kİ: "Onun bilgisi yalnızca Allah'ın Katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir. [Ahzab Suresi, 63]

wwwYanlisBilinenGercekler.com




BUHARİ DİNİ, KURAN'A TAM UYULDUĞUNDA BUHARLAŞACAK

Allah’a ve İslam’a iman edenler dine dair her şeyin kaynağı olarak, Allah’ın sözlerinin ve hükümlerinin bulunduğu Kuran’ı rehber edinirler. Kuran apaçık ve anlaşılır bir kitaptır, onu bizzat Allah açıklamıştır (Hud Suresi1) Ancak böyle olmasına rağmen insanlardan birçoğu Allah’ın sözlerinin bulunduğu kaynaktan başka kaynaklar edinmişler ve bunları Allah’ın kitabı ile eş tutmuşlardır. Bu kaynakların doğruluğuna dair bir delil olmamasına rağmen onları Allah’ın hükmüne ortak kılmış ve İslam’ın yanlış anlaşılmasına sebep olmuşlardır. Din bir tanedir ve kaynağı da yalnızca Kuran’dır. Peygamberimiz de yalnızca Kuran'a uymuş ve Kuran'a uyulmasını öğütlemiştir.

“Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi, 26)

Geleneksel anlayıştaki bir kişiye dinin kaynağı nedir diye sorulduğunda Kuran’ın yanında onlarca kitap ve rivayet kaynaklarını sıralayacaktır. Bunlardan –kendilerince- en muteber olanları “Kütüb-i Sitte” adı verilen hadis rivayetlerinin derlenmiş olduğu altı değişik kişinin yazdığı ve toplamda yüzlerce ciltlik kitaplardır. Bu kitaplarda Kuran’a uygun rivayetler olduğu gibi Kuran’a tamamen aykırı yalan hadisler de bulunmaktadır. Öyle ki Kuran’a eş olarak kabul edilen bu kaynaklarda Allah’ın Kuran’da verdiği hükmü iptal ettiren (haşa) rivayetler bulunmaktadır. Bu kaynakların arasında da en muteber kabul edileni de “Sahih-i Buhari” olarak bilinen ve kendisi aslen Özbek asıllı ve asıl adı “Muhammed ibn İsmail el Buhari” olan kişidir.

Gelenekçi kaynaklarda Buhari’nin kitabı için “İslam’ın Kuran’dan sonra gelen en önemli hüküm kitabı” tabiri kullanılır. Bu inanış Allah’ın hükümlerine karşı ortak hüküm kabul etmektir. Buhari’nin 600.000 hadisi hem metnini hem de rivayet edenlerin isimleri ile ezbere bildiği iddia edilir, bu akla, mantığa, matematiğe ve her türlü izana aykırı inanış onu ilahlaştıran bir zihniyetin ürünüdür.

Buhari bir semboldür. Buhari ve onun gibi diğer kaynaklar İslam adına uydurulmuş konularla doludur. Ancak günümüzde bilgiye ulaşmak eskisi gibi zor değil, insanlar birkaç tuşa basarak binlerce bilgiyi birkaç saniye içinde edinebiliyorlar. Artık Kuran’ın nuru her yeri aydınlatıyor. Buhari veya Kuran dışı başka bir kaynağın dine ait olmadığı herkes tarafından anlaşılıyor. Yakında atalara ait din tamamen ortadan kalkacak, Kuran anlaşıldıkça Buhari ve diğerleri BUHARLAŞACAK


18 Ocak 2015 Pazar

GÖZARDI EDİLEN KURAN HÜKÜMLERİ 4 -BOŞ KONUŞMAK ŞEYTANDANDIR-

Bir Müslümanın yapması gereken tüm ibadetler Kuran’dadır [Şura Suresi, 13] Allah Kuran’ı detaylıca açıklamış [Hud Suresi, 1] ve ibadet yöntemlerimizi Kuran’da bildirmiştir. İnsanlardan bazıları Kuran’ın haricinde yol göstericiler edinmiş ve kendilerince dine yeni ibadet yöntemleri eklemişlerdir. Oysa Allah’tan başka hüküm koyucu yoktur [Kehf Suresi 26]

Bazıları da, Kuran’da hüküm olarak bildirilen ibadetleri görmezden gelmiş ya da değiştirmişlerdir. Kasas Suresi 55. ayette ki bu hüküm de görmezden gelinip, bilgi sahibi kişilerce öğütlenmediği için gözardı edilmiştir.

Kasas Suresi 55. ayeti gereğince Müslümanlar boş işlerle ve boş konuşmalarla vakit kaybetmezler, her an Allah’ın razı olacağı salih ameller yapar ve vesile olurlar. Boş ve amaçsız davranışları Rabbimiz yasaklanmıştır. Zina etmek nasıl yasaksa, kumar oynamak, domuz eti yemek nasıl yasaksa boş vakit geçirmek ve boş-amaçsız sohbetler de öyledir ve Allah Katında çirkin bir tavırdır. Müminler Kuran'daki tüm ibadetleri uygulayan ve Allah’a tam teslim olmuş kişilerdir. Bunun için Kuran’daki hiç bir hükmü görmezden gelmezler.

www.YanlisBilinenGercekler.com



GÖZARDI EDİLEN KURAN HÜKÜMLERİ 3 -KÖTÜ LAKAP TAKMAK ŞEYTAN İŞİDİR-

Bir Müslümanın yapması gereken tüm ibadetler Kuran’dadır [Şura Suresi, 13] Allah Kuran’ı detaylıca açıklamış [Hud Suresi, 1] ve ibadet yöntemlerimizi Kuran’da bildirmiştir. İnsanlardan bazıları Kuran’ın haricinde yol göstericiler edinmiş ve kendilerince dine yeni ibadet yöntemleri eklemişlerdir. Oysa Allah’tan başka hüküm koyucu yoktur [Kehf Suresi 26]

Bazıları da, Kuran’da hüküm olarak bildirilen ibadetleri görmezden gelmiş ya da değiştirmişlerdir. Hucurat Suresi 11. ayette ki bu hüküm de görmezden gelinip, bilgi sahibi kişilerce öğütlenmediği için gözardı edilmiştir.

Hucurat Suresi 11. ayeti gereğince hiç kimse bir başkasına kötü lakap takamaz veya istemediği bir şekilde hitap edemez. Bu çirkin davranış Rabbimiz tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Zina etmek nasıl yasaksa, kumar oynamak, domuz eti yemek nasıl yasaksa kötü lakap ile hitap etmek de öyledir ve Allah Katında çirkin bir tavırdır. Müminler Kuran'daki tüm ibadetleri uygulayan ve Allah’a tam teslim olmuş kişilerdir. Bunun için Kuran’daki hiç bir hükmü görmezden gelmezler.

www.YanlisBilinenGercekler.com



GÖZARDI EDİLEN KURAN HÜKÜMLERİ 2 -ALAY ETMEK ŞEYTAN İŞİDİR-

Bir Müslümanın yapması gereken tüm ibadetler Kuran’dadır [Şura Suresi, 13] Allah Kuran’ı detaylıca açıklamış [Hud Suresi, 1] ve ibadet yöntemlerimizi Kuran’da bildirmiştir. İnsanlardan bazıları Kuran’ın haricinde yol göstericiler edinmiş ve kendilerince dine yeni ibadet yöntemleri eklemişlerdir. Oysa Allah’tan başka hüküm koyucu yoktur [Kehf Suresi 26]

Bazıları da, Kuran’da hüküm olarak bildirilen ibadetleri görmezden gelmiş ya da değiştirmişlerdir. Hucurat Suresi 11. ayette ki bu hüküm de görmezden gelinip, bilgi sahibi kişilerce öğütlenmediği için gözardı edilmiştir.

Hucurat Suresi 11. ayeti gereğince hiç kimse bir başkası ile alay etmemelidir. Bu çirkin davranış Rabbimiz tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. Zina etmek nasıl yasaksa, kumar oynamak, domuz eti yemek nasıl yasaksa, alay etmek de öyledir ve Allah Katında çirkin bir tavırdır. Müminler Kuran'daki tüm ibadetleri uygulayan ve Allah’a tam teslim olmuş kişilerdir. Bunun için Kuran’daki hiç bir hükmü görmezden gelmezler.

17 Ocak 2015 Cumartesi

YASİN SURESİ ÖLÜLER İÇİN DEĞİL DİRİLER İÇİN İNMİŞTİR

Rabbimizin biz kullarına rahmet ve şifa olarak indirdiği Kuran'ı; ölülerin arkasından okunan mezarlık kitabı haline getiren gelenekçi zihniyete, yaptıklarının yanlış olduğunu gösteren en önemli delil Yasin Suresi 70. ayette bulunmaktadır.

(Kur'an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir). [Yasin Suresi, 70]

Kuran'ın dirileri uyarmak için gönderilmiş olduğunu apaçık bildiren bu ayetin yer aldığı Yasin Suresi'nin, geleneksel ve yaygın olarak ölüler için okunması Müslümanların Kuran'dan çok uzak olduklarının açık bir kanıtıdır.

Oysa Allah, “Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın...” (Ahzab Suresi, 34) ayeti ile daima okunan ve hikmeti akılda kalan bir Kuran tarif etmektedir. Yine bir başka Kuran ayetinde Allah, “Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır.” (Bakara Suresi, 2) diye belirtir. Bir kitabın yol gösterici olabilmesi için içindeki "yol gösteren" hikmetlerin bilinmesi gerekir. 

Bütün bunların gerçekleşmesi ancak Kuran’ı okumak ve içindeki öğütleri bilmek ve anlamakla mümkündür.



16 Ocak 2015 Cuma

GÖZARDI EDİLEN KURAN HÜKÜMLERİ 1 -FECR VAKTİ KURAN OKUMAK-

Bir Müslümanın yapması gereken tüm ibadetler Kuran’dadır [Şura Suresi, 13] Allah Kuran’ı detaylıca açıklamış [Hud Suresi, 1] ve ibadet yöntemlerimizi Kuran’da bildirmiştir. İnsanlardan bazıları Kuran’ın haricinde yol göstericiler edinmiş ve kendilerince dine yeni ibadet yöntemleri eklemişlerdir. Oysa Allah’tan başka hüküm koyucu yoktur [Kehf Suresi 26]

Bazıları da, Kuran’da hüküm olarak bildirilen ibadetleri görmezden gelmiş ya da değiştirmişlerdir. İsra Suresi 78. ayette ki bu hüküm de görmezden gelinip, bilgi sahibi kişilerce öğütlenmediği için gözardı edilmiştir.

İsra Suresinin 78. ayetine göre her sabah kılınan namazdan sonra, kişinin kendi belirleyeceği miktarda Kuran okuması gerekmektedir. Müminler Kurandaki tüm ibadetleri uygulayan ve Allah’a tam teslim olmuş kişilerdir bunun için Kuran’daki hiç bir hükmü görmezden gelmezler.



KURAN’A GÖRE REŞİT OLMAYAN ÇOCUKLA EVLİLİK YASAKTIR

Allah Kuran’da çocuk evliliğine izin vermez. Böylesine yanlış bir uygulamayı Kuran'dan uzak toplumlar uygular ancak bu uygulamanın İslam ahlakı ile asla alakası yoktur. Yanlış ve kasıtlı yapılan tercümeler nedeni ile ateist ve bağnazlar İslam'ın çocuk evliliğine izin verdiğini iddia ederler. Oysa çocuklar şefkat gösterilmesi gereken varlıklardır, kimse sapık görüşlerine Kuran'dan delil bulamaz.

Allah Kuran’da evlenme çağının kişinin malını idare edebileceği olgunluk olarak bildirir. Bir çocuğun malını idare etmesi söz konusu olmadığı için çocuk evliliğine dair Kuran’da hiçbir delil bulunmaz. Aksine evlilik için belli bir akıl olgunluğu olması gerektiğini Allah şu ayetler ile bildirir:

Yetimler, nikâha erişecekleri çağa/olgunluk çağına geldiklerinde durumlarına bakın; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin... [Nisa Suresi, 6]

Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın... [En'am Suresi, 152]

Dolayısıyla ayetlere göre, yetim çocuğa malının verilmesi için erginlik çağına yani malını idare edebileceği akli olgunluk çağına ulaşması gerekir. İnsanların nikâha erişecekleri çağ, bedensel olgunluğa eriştikleri ergenlik dönemi değil, zihinsel olgunluğa eriştikleri erginlik-gençlik dönemidir. Bunun neticesinde Kuran’da çocuk evliliğine dair her hangi bir işaret söz konusu değildir.


15 Ocak 2015 Perşembe

KURAN'A GÖRE KADINLAR TEK BAŞINA SEYAHAT EDEBİLİRLER

Kuran’da kadınların tek başına yolculuk yapmamalarına dair her hangi bir hüküm yoktur.

Kuran’ı tek kaynak olarak görmeyip rivayetleri ve gelenekleri din haline getiren bağnaz zihniyet, kadını toplumdan uzaklaştırmak için birçok hurafe ortaya atmıştır. Bunlardan biri olan “Kadınlar, başlarında helalleri bulunmadan seyahat edemezler” kaidesi Kuran’la tamamen zıttır. Allah Kuran'da Hz.Meryem'in tek başına ailesinden uzağa çekildiğini bildirmiştir:

• Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. [Meryem Suresi, 16]

Allah'a gönülden bağlı olan Müslüman kadınlar, tüm yaşamlarını Allah'ın bildirdiği hükümlere göre düzenledikleri için son derece akıllıdırlar. İmanın verdiği bu akılla seyahat sırasında ortamın güvenli olup olmayacağını da gayet iyi bilirler. Dolayısıyla Müslüman bir kadın seyahat edip etmeyeceğine kendisi karar verebilir.



14 Ocak 2015 Çarşamba

‘İSLAM’IN TEK KAYNAĞI KURAN’DIR’ İFADESİ HZ.MUHAMMED’İ REDDETMEK DEĞİLDİR

Kuran'da elçiye itaat ayetlerini geleneksel bakış açısıyla değerlendirenler, 'Allah'a itaat için Kuran'a, elçiye itaat için Kuran dışı kaynaklara uymalıyız' şeklinde açıklamalarda bulunmaktadırlar. Oysa Kuran, elçiye itaat etmemiz gerektiğini söylemekle kalmaz; bunun nasıl yapılacağını, elçiye iletilen ve elçinin insanlara ilettiği 'mesaj'ın ne olduğunu Maide Suresinin 67. ayetinde şöyle anlatmaktadır:

'Ey elçi, Rabbinden sana İNDİRİLENİ tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun...' [Maide Suresi, 67]

Bu ayetten anlaşılacağı üzere, elçiden kendisine ulaşan vahyi yani Kuran'ı insanlara iletmesi istenmektedir. Eğer bunu yapmazsa elçilik görevini tamamlamamış olacağı da özellikle belirtilmektedir.

Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah’tan aldığı mesajı yani Kuran’ı, ekleme ya da çıkarma yapmadan insanlara ulaştırır ve yine Kuran ile insanları uyarır. Allah’ın; Kuran’da bildirdiği üzere Hz. Muhammed, Kuran ile hükmeder:

“Şüphesiz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz sana Kitabı hak olarak indirdik…” [Nisa Suresi, 105]

Bir diğer önemli konu ise; Allah, elçisinin insanlar arasında Kuran ile hüküm vermesini istemekte ve bunu bir ayette şöyle bildirmektedir:

...Öyleyse aralarında Allah'ın İNDİRDİĞİYLE hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma... [Maide Suresi, 48]

Bu ayet açıkça göstermektedir ki; Allah, elçisine kitabı indirmiştir ve elçinin görevi bu kitabın yani Kuran'ın dediklerinin dışına çıkmayıp ondan sapmamak ve insanlar arasında onunla hüküm vermektir.

Allah bir diğer ayette ise; elçiye "Benim kesin tehdidimden korkanlara Kuran ile öğüt ver.." [Kaf Suresi, 45] diye emretmektedir. Anlaşılacağı üzere Allah elçiden insanlara Kuran ile öğüt vermesini özellikle belirtmektedir. Başka herhangi bir kaynak yada kendi sözleri ile değil. Elçinin ağzından da bu görev onaylanmakta ve elçi Kuran'da bildirildiği üzere görevinin Kuran ile uyarmak olduğunu şöyle anlatmaktadır:

...Sizi -ve ulaştığı herkese- kendisiyle uyarmam için bana şu Kuran vahyedildi... [Enam Suresi, 19]

Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki Allah’ın elçisi olan peygambere Allah’ın Kitabı olan Kuran indirilmiştir ve peygamber bu Kitap ile insanlara dini anlatmakla görevlendirilmiştir. Bunu yaparken Kuran’dan en ufak bir sapma göstermemesi konusunda uyarılmıştır. Yukarıda da belirttiğimiz Maide Suresinin 48. ayetinde görüldüğü gibi peygamberin din alanında verdiği tüm hükümler Kuran’a dayanmak zorundadır. Peygamber bu ayetlerden anlaşılacağı üzere dini anlatırken kendine ait sözlerini, hukukunu ya da öğretilerini değil, Kuran’ı anlatmak zorundadır. İnsanlar peygamberin kişisel fikirlerine ya da hukukuna değil Allah’ın yasasına boyun eğmelidirler. Nitekim peygamber de böyle davranmış, insanlara sadece Allah’ın Kitabı olan Kuran’ı tebliğ etmiştir.

Unutulmamalıdır ki Allah’ın elçisine itaat etmek demek, Allah’ın mesajına uymak demektir; çünkü elçi, sadece, Allah tarafından kendisine verileni insanlara yaymıştır, başka bir öğretiyi değil. Zaten ‘elçi’nin kelime anlamı da kendisine ait olmayan bir şeyi başkasına ileten kişidir.

Dolayısıyla Yanlış Bilinen Gerçekler Sayfasının yöneticileri olarak bizler, İslam dini adına uydurulan şeyleri ortaya çıkarıp dini sadece Kuran’a arz eden paylaşımlar yapıyoruz. Paylaşımlarımızda asla “Peygambere uyulmaz” demiyoruz. Aksine bir çok paylaşımımızla Peygamberimizn Allah'ın elçisi olduğunu ve elçinin ise Allah'ın sözünden asla çıkmayacağını belirtiyoruz. Peygamberimiz Hz. Muhammed Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi asla Allah Adına hüküm vermedi, yalnızca kendisine iletilen mesaj, yani Kuran ile Müslümanları uyardı. Bu konuda canımız Peygamberimize iftira atanlara ise yine Kuran ile cevap veriyoruz.

Bizlere düşen Allah'ın kitabı ile amel edip insanları Allah'ın kitabına davet etmektir. Bu yolda yapılacak en mutlak şey, Allah'ın Kitabını ele alıp tüm ibadetleri, ahlakı, sosyal yaşamı kısacası hayatın hem teorik hemde pratiğini Kuran'a arz etmektir. Bu konuda tüm Müslümanların yapması gereken, “Müslüman” ismi dışında hiçbir isme gerek duymayarak tek din, tek kitap, tek isim etrafında birleşmektir. Kuran’da geçmeyen hususların dinle alakası olmadığını anlayarak Kuran’ın açıklamadığı konularda Allah’ın kendi tercihimizi belirleme hakkını bize verdiğini bilmek ve ona göre bir tutum izlemektir.

www.YanlisBilinenGercekler.com